İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
1-31 ARALIK 2018

TÜRKİYE-AB GÜNDEMİ: 2019`a Girerken Türkiye-AB İlişkileri: Onarımdan Yeniden Yapılanmaya Doğru?

2019’a Girerken Türkiye-AB İlişkileri: Onarımdan Yeniden Yapılanmaya Doğru?

Ülkemizin AB ile olan ilişkileri uzunca bir süredir zor bir dönemden geçiyor. 2018 bu zor dönemde bulutların biraz olsun aralandığı ve güneşin yüzünü gösterdiği bir yıl oldu. Güneşi görsek de henüz sıcaklığını hissedemedik. İlişkilerde normalleşme ve ivme kazanılmasına rağmen, somut adımlar henüz atılamadı. Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini canlandıracağını düşündüğümüz alanlar olan müzakere süreci, gümrük birliğinin güncellenmesi ve vize serbestliğinde belirleyici gelişmeler yaşanamadı. AB özellikle Brexit meselesi, reform süreci, 2020 sonrası AB bütçesi, iltica ve göç politikaları alanlarına yoğunlaşırken, Türkiye’den olağanüstü halin kalkmasını takiben, Kopenhag kriterleri ışığında iyileşmeler bekledi. Türkiye ve AB ilişkileri açısından yılın önemli gelişmelerini şöyle özetleyebiliriz.

07 Ocak 2018: Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ve Federal Almanya Dışişleri Bakanı’nın görüşmesi:

Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun Federal Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile Almanya’nın Goslar kentinde görüşmesi ve Gabriel’in Çavuşoğlu’nu evinde Türk usulü çay ile ağırlaması iki ülke arasında 2017’de bozulan ilişkilerin onarılmasına yönelik önemli bir işaretti. Gabriel, Alman vatandaşı Steudtner’in de aralarında olduğu insan hakları savunucularının tutuklanması sonrasında 20 Temmuz 2017 tarihinde yaptığı açıklama ile Almanya’nın Türkiye’ye yönelik daha sert bir politika uygulayacağının sinyallerini vermişti. Bunun ardından Türkiye’ye yönelik kredilere üst tavan uygulamaya koyulmuş, seyahat uyarısının derecesi yükseltilmiş ve savunma ihalelerinde ciddi kısıtlamalar getirilmişti.

12 Ocak 2018: Federal Almanya’da CDU-CSU ve SPD arasındaki koalisyon protokolüne Türkiye ile ilişkiler maddesinin girmesi:

12 Ocak 2018 tarihinde hükümetin kurulması için devam eden ön görüşmelerde üzerinde uzlaşma sağlanan protokolde Türkiye ile ilgili ifadeler dikkat çekti. Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi ve Bavyera’daki partneri Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi ile Sosyal Demokrat Parti arasındaki koalisyon görüşmelerinde Türkiye politikası, üzerinde uzlaşılan önemli konulardan birini oluşturdu. Türkiye ile ilgili olarak liderler şu madde üzerinde uzlaşı sağladı:  “Türkiye bizim için çok yönlü ilişkilere sahip olduğumuz önemli bir müttefik ve komşu. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları kötüleşti. Bu nedenle müzakerelerde fasıllar kapatılmadığı gibi yeni bir fasıl açmayı da istemiyoruz. Türkiye gereken yükümlülüklerini yerine getirmediği sürece vize serbestliği olmayacak ve Gümrük Birliği genişletilmeyecek.”

09 Şubat 2018: Türkiye’nin vize serbestliği yol haritasında öngörülen kriterlerden, henüz karşılanmayan son 7 kriteri yerine getirmesi ile ilgili çalışma belgesinin Avrupa Komisyonuna sunulması

Bu kapsamda yetkililer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Schengen Alanı’na kısa süreli seyahatlerinde vize zorunluluğunun kaldırılması için geriye kalan 7 kriteri nasıl yerine getirmeyi planladığını detaylı olarak AB tarafına sundu.  Türkiye’nin planı,  Terörle Mücadele Kanunu’nun düşüncenin ifade edilmesinin suç teşkil etmeyeceği ilkesine uygun şekilde revize edilmesi, pasaportların AB ile uyumlu ve biometrik olarak basılması, vize serbestliği ile eş zamanlı olarak Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın yürürlüğe koyulması, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun AB ile uyumlu olacak şekilde revize edilmesi, Europol ile operasyonel işbirliği anlaşması için müzakerelerin başlatılması, suç ile bağlantılı konularda AB Üye Devletleri ile işbirliği ve GRECO-Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun tavsiyeleri doğrultusunda Siyasi Etik Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirilmesi maddelerini içerdi.

16 Şubat 2018: Deniz Yücel’in serbest kalması

Türkiye kökenli Alman vatandaşı Deniz Yücel’in tutukluluğu Türkiye ve Almanya ilişkilerindeki en önemli sorunlardan biri haline gelmişti. Alman “Die Welt” gazetesinin Türkiye temsilcisi olan ve “örgüt propagandası yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ile suçlanan Yücel, hakkındaki iddianamenin mahkemece kabulünün ardından tahliye edildi.  Yücel tahliye işlemlerini takiben özel bir uçak ile Almanya’ya döndü. Almanya hükümet sözcü yardımcısı Ulrike Demmer, Deniz Yücel’in tahliyesini memnuniyet ile karşılandığını açıklarken, Başbakan Merkel "Deniz Yücel'in serbest bırakılmasından memnunum" dedi.

26 Mart 2018: Varna Türkiye-AB Zirvesi

Bu toplantı özellikle Türkiye’de 2017’de yapılan Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş referandumu öncesinde bozulan ilişkilerin onarılması için önemli bir fırsat oldu. Türkiye ile AB tarafının yeniden konuşmaya başlaması ve diyaloğa girmesi açısından Zirve başarılı geçti. Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı ile AB Bakanlar Konseyi Dönem Başkanı Bulgaristan’ın Başbakanı, AB Konseyi Başkanı ve Avrupa Komisyonu Başkanı arasında olup, Üye Devlet liderlerinin katılmadığı bir toplantı olması siyasi etkisini sınırladı. Zirveden akılda kalanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye “istikrar için birlikte çalışalım” önerisi, vize serbestliği ve diğer konularda ilettiği beklentileri, “Küresel bir güç olma iddiasındaki Avrupa'nın Türkiye'yi genişleme politikalarının dışına itmesi vahim bir hata olacaktır. Türkiye bölgede kilit aktör, jeostratejik öneme haiz bir müttefik, genç nüfusa sahip dinamik bir ülkedir” yönündeki sözleri, Komisyon Başkanı Juncker’in Türkiye ile müzakerelerin devam etmesinin garantörü olduğu yönündeki açıklaması, AB Konseyi Başkanı Tusk’un “Mevcut sorunların üstesinden gelmek ve ortaklığımızın potansiyelini ortaya çıkarmak için diyalog ve istişareye hazır olduğumuzu tekrar vurgulamak isterim” yönündeki sözleri ve Bulgaristan Başbakanı Borisov’un  özellikle göç ve mülteci konusunda Türkiye’nin çabalarını ve işbirliğini takdir eden tutumu idi. Zirvenin hemen öncesinde Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz ise, Alman “die Welt” gazetesine yaptığı açıklamada Türkiye ile üyelik müzakerelerinin durdurulması çağrısını yineledi.

26 Haziran 2018: AB Genel İşler Toplantısı sonuçlarında Türkiye ile ilişkilerde yeni adım atılmamasına yönelik karar

Türkiye’de 24 Haziran’da yapılan seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni hükümet sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden 2 gün sonra yapılan ve AB Üyesi Devletlerin Dışişleri Bakanlarından oluşan Genel İşler Konseyi toplantısının sonuçlarında Türkiye ile ilişkilere de önemli bir yer ayrıldı. Sonuç bildirisinde Türkiye’nin aday bir ülke ve ortak olarak AB için önemi vurgulanır ve Suriyeli mülteciler konusundaki çabaları takdir edilirken, bölümün sonunda şu ibareye yer verildi: “Konsey, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden daha da uzaklaşmakta olduğunu not eder. Türkiye’nin katılım müzakereleri, bundan dolayı, efektif olarak durma noktasına gelmiştir ve yeni fasılların açılması veya kapatılması düşünülmemektedir ve AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin modernizasyonuna yönelik başkaca bir çalışma öngörülmemektedir.” Daha önce de çeşitli Üye Devletler tarafından ifade edilen ve özellikle Federal Almanya’da koalisyon protokolüne giren Türkiye-AB ilişkilerinin bloke edilmesi böylelikle resmi bir AB dokümanında da ifade edilmiş oldu. Bundan sonra yeni fasılların açılması veya Türkiye-AB gümrük birliğinin modernizasyonuna yönelik müzakerelerin başlatılması için Konsey’de bu kararın yerini alacak yeni bir uzlaşıya varılması gerekecek.

17 Temmuz 2018: Haziran seçimleri sonrasında 2 yıldır devam eden olağanüstü halin sona ermesi

24 Haziran’da yapılan seçimler sonrasında olağanüstü halin uzatılmaması, Türkiye-AB ilişkileri açısından önemli bir rahatlama sağladı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında 21 Temmuz’dan beri devam eden ve yedi kez 3’er aylığına uzatılan OHAL 17 Temmuz’da sona erdi. 25 Temmuz’da ise, OHAL sonrası terör örgütleri ile mücadele kapsamında yeni bir kanun paketi TBMM’de kabul edildi. “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kapsamında kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla valilere belirli yerlere giriş ve çıkışı ve toplantıları kısıtlama veya yasaklama yetkisi verildi.

22 Temmuz 2018: Almanya’nın Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısını ve kredilere getirdiği kısıtlamayı kaldırması

Almanya’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı ekonomik yaptırımları büyük ölçüde kaldırması ikili ilişkilerin düzelmesine katkıda bulundu ve bunun yanında AB düzeyinde de Türkiye ile ilişkilere olumlu bir şekilde yansıdı. Buna göre, Alman şirketlerine sağlanan Hermes kredi ve yatırım garantilerine getirilmiş olan 1,5 milyar avroluk üst sınırın süresi uzatılmadı. Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısı da hafifletildi. Hermes kredileri Türkiye’ye yatırım yapan ve sayıları 7000’i bulan Alman şirketlerinin, ödemelerdeki aksaklıklardan doğabilecek zararlarını tazmin etmeyi hedefliyor.

20 Temmuz 2018: Hollanda ile diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi

Nisan 2017’deki Anayasa referandumu öncesinde bazı Bakanların Hollanda’da kampanya konuşması yapmasının önlenmesi üzerine askıya alınan diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi kararı alındı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok arasındaki telefon görüşmesi sonrasında bir yazılı açıklama ile normalleşme duyuruldu. Çavuşoğlu açıklamasında “Stratejik ortaklığa dayanan çok boyutlu ilişkilerimize zarar veren mevcut tıkanıklığın geride bırakılmasının her iki tarafın da ortak beklentisi ve arzusu olduğunu müşahade ettik” derken, büyükelçilerin karşılıklı olarak en kısa zamanda atanacağını ve mevkidaşı Blok’u Türkiye’ye davet ettiğini belirtti. Çavuşoğlu, Hollanda ile ilişkilerin önemini de vurguladı: “450.000 gibi büyük bir Türk toplumunun bulunduğu ve ülkemizde en büyük doğrudan yabancı yatırıma sahip bu ülkeyle ilişkilerimizin düzelmesi yolunda her dış politika konusunda olduğu gibi milli menfaatlerimizin gerekleri doğrultusunda hareket edeceğiz, Hollanda'yla ilişkilerimizin yol haritasını belirleyeceğiz." Hollanda'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Eric Weststrate de Twitter hesabından "Hollanda-Türkiye ilişkilerin en yüksek seviyede düzelmesi iyi olmuştur. İyi ilişkiler, ülkelerimizi bağlayan konuları ve hemfikir olmadığımız konuları konuşabilmek için gereklidir. Bu, perde arkası diplomasinin iyi bir örneği" açıklamasını paylaştı.

29 Ağustos 2018: Reform Eylem Grubu’nun toplanması

Türkiye’de OHAL’in sona ermesinin ardından AB’nin ve ülke içindede önemli kesimlerin beklentisi özellikle hukuk, yargı ve temel haklar alanında reform sürecinin yeniden işlemeye başlamasıydı. Bu doğrultuda hükümet içinde ilgili Bakanlıklar arasında reform sürecinin koordinasyonunu sağlamak için oluşturulan Refom Eylem Grubu (REG)in yaklaşık 3 yıllık bir aradan sonra -son toplantı 11 Aralık 2015’te yapılmıştı- tekrar toplanması ilişkilerin yeniden düzelmesine dair umut verici bir gelişme oldu. REG’in dördüncü toplantısı olan bu toplantı, Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu’nun başkanlığında Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Berat Albayrak ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katılımları ile 29 Ağustos 2018 tarihinde Ankara’da Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı’nda gerçekleştirildi. REG toplantısı sonrasında yayımlanan bildiride, OHAL’in sona ermesinin ardından Türkiye’nin BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 4’üncü Maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 15’üncü Maddesi uyarınca yapmış olduğu derogasyon bildirimlerinin geri çekildiği ve AB’ye üyelik hedefi doğrultusunda yargı ve temel haklar alanında reformlara devam etme kararlılığı ifade edildi. Bildiride, “Reform Eylem Grubumuz siyasi reform sürecine ivme kazandırılması konusunda mutabık kalmıştır. AB’ye üyelik hedefimiz kapsamında kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin ve adayı olduğumuz AB’nin standartları ve müktesebatı geçmiş dönemde olduğu gibi, atacağımız adımlarda çıpa görevi görecektir” denildi. Bunun yanında, yeni yargı reformu stratejisinin güncelleneceği ve yeni yargı reformu stratejisinin 2018 sonuna kadar tamamlanmasının öngörüldüğü ifade edildi. Stratejiye ilişkin olarak şu ifadeler kullanıldı: “Hazırlık döneminde başta AB olmak üzere, Avrupa Konseyi ve diğer uluslararası kuruluşların ortaya koyduğu ilkeler ve değerlendirmeler ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihadı dikkate alınacaktır. Yeni Strateji ile toplumun yargıya olan güveninin daha da artırılması, sistemin erişilebilirliğinin geliştirilmesi, etkinliğinin artırılması ve makul sürede yargılama hakkının daha etkin korunması amaçlanmaktadır.”

26-27 Eylül 2018: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya ziyareti

Cumhurbaşkanlığı yürütme sistemi kapsamında Cumhurbaşkanı olarak ilk devlet ziyaretini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Berlin ve Köln’e yaptığı ziyaret Almanya ile ilişkilerin normalleşmesine önemli katkı sağladı. Bu ziyarette Erdoğan, Federal Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Başbakan Angela Merkel ile görüştü ve Köln’de Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı bir cami açılışına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye ve Almanya’dan sivil toplum temsilcileri ve iş dünyası temsilcileri ile de kapsamlı bir toplantı gerçekleştirdi. Özellikle ekonomik ve ticari ilişkilerin canlandırılmasını amaç edinen temaslarda AB ile ilişkiler de gündeme geldi. Türkiye tarafı özellikle müzakere sürecinin canlandırılması, gümrük birliğinin modernizasyonuna yönelik resmi görüşmelerin başlatılması ve vize serbestliği konularında ilerleme sağlanmasına yönelik önerilerini masaya taşırken, Alman yetkililer Türkiye’de demokrasi, temel haklar ve hukukun üstünlüğü konularında ilerleme görme beklentilerini ifade ettiler. 

25 Ekim 2018: Almanya Ekonomi Bakanı Peter Altmeier’in Türkiye ziyareti

Federal Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Peter Altmeier, Ankara’ya iki günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyarette beraberinde bir iş insanları heyetini de getiren Bakan, Türkiye ile özellikle siyasi planda yaşanan sorunlara rağmen, ekonomik alanda işbirliğinin devamının önemli olduğunu vurguladı. Altmeier, "Bugün Türkiye'ye gerçekleştirdiğimiz resmi ziyaretin odak noktası, ülkelerimiz arasındaki ekonomik iş birliğinin geliştirilmesiyle birlikte siyasi ilişkileri de kuvvetlendirmek. Türkiye ekonomik olarak çok güçlü bir ülke. Benim hedefim ekonomik iş birliği üzerinden yakınlaşmamız. Bu yatırım, ekonomimizin ne kadar iç içe geçtiğini gösteriyor. Bundan dolayı siyasi ve diplomatik alanda var olan problemleri çözme sinyali vermek istiyorum. Ekonomik iş birliğinin ilerlemesini de sağlamamız lazım" dedi.

27 Ekim 2018: Merkel ve Macron’un katıldıkları Suriye konusunda Dörtlü İstanbul Zirvesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde yapılan dörtlü zirve toplantısına Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in yanısıra Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron katıldı. Zirve toplantısında Soçi mutabakatının ardından Suriye’deki gelişmeler, İdlib’deki ateşkes ve siyasi çözüm süreci ele alındı. Zirvede BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ve Astana Platformu’nun Cenevre’de oluşturduğu “küçük grup”tan temsilciler masada yer aldı. Zirve sonrasında yapılan basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan terörle mücadeleye ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne de vurgu yaptı ve AB’ye adil yük paylaşımı konusunda verilen taahhütlerin yerine getirilmesi gereğini hatırlattı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron da terörle mücadelede kararlılık vurgusu yaptı ve İdlib’de kalıcı ateşkesin önemine değindi. Macron “tüm Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü sağlayacak siyasi çözüm”e verdikleri desteğin altını çizdi. Başbakan Merkel de benzer noktalar üzerinde durdu ve şunları söyledi: “Türkiye ve Rusya arasında İdlib konusunda verimli bir çalışma gerçekleşmiştir. Zaten silahsızlandırma açısından İdlib bölgesinde büyük bir başarı elde edilmiş bulunmaktadır. Kesinlikle kimyasal silahların kullanılmaması doğrultusunda kararlı olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ve gerekli olan siyasi çözümün ne kadar önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Anayasa Komitesi'nin yıl sonuna kadar bir araya gelmesinin önemli olduğunu düşünmekteyiz.” Zirve toplantısı Suriye’nin geleceğine yönelik AB ve özellikle Fransa ve Almanya’yı da içine alan bir işbirliği sinyali olarak değerlendirildi.

22 Kasım 2018: Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı

Son olarak 9 Eylül 2016’da yapılan siyasi diyalog toplantısının uzunca bir aradan sonra yeniden yapılması ilişkilerde normalleşme ve diyaloğun yeniden hakim olmasına yönelik önemli bir gelişmeydi. Yüksek düzeyli siyasi diyalog toplantısında Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu ile AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi / Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini ve Komisyonun Komşuluk Politikaları ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyes Johannes Hahn biraraya geldi. Toplantı sonrasında yapılan ortak açıklamada, Türkiye-AB ilişkilerinin stratejik önemi vurgulandı ve “…dürüst ve açık diyaloğu sürdürme; ortak sınamalarımıza cevap bulmak ve ortak çıkarlarımızın bulunduğu önemli alanlarda işbirliği yapmak için her iki tarafın gündemlerinde en üst sıralarda bulunan konuları ele alma kararlılığı” ifade edildi. Reform Eylem Grubu’nun toplanması olumlu karşılanırken, AB’ye katılım sürecinin Türkiye’de her alandaki reformları tetiklemek için önemli bir çevre oluşturabileceği belirtildi.  Bunun yanında, ekonomi, ticaret ve gümrük birliği, güvenlik, mali işbirliği (IPA), enerji, göç, vize serbestisi ve terörle mücadele konuları da tartışıldı.

14 Kasım 2018: Avrupa Parlamentosunun Taslak Türkiye Raporu’nun Raportör Kati Piri tarafından açıklanması

AP’nin her yıl Avrupa Komisyonunun Türkiye raporu üzerine hazırladığı Türkiye raporunun ilk taslağı Raportör Kati Piri tarafından açıklandı. Bu sene raporda Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini karşılamaktan uzaklaştığı gerekçesi ile katılım müzakerelerinin resmen askıya alınması çağrısında bulunuldu. Raportör Kati Piri, “Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunu hedefleyen müzakere sürecine devam etmek mevcut koşullarda tüm saygınlığını yitirmiştir” dedi. Fiili olarak donmuş durumda olan müzakerelerin resmen askıya alınması için Avrupa Komisyonun inisiyatifi veya Üye Devletlerin 1/3’ünün önerisi ile Konsey’in nitelikli çoğunluk ile karar alması gerekiyor. 2005 tarihli müzakere çerçeve belgesi konuyu şu şekilde düzenliyor:

“5-Türkiye’de Birliğin dayandığı, hürriyet, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ciddi ve sürekli bir biçimde ihlali halinde, Komisyon kendi inisiyatifiyle veya Üye Devletlerin 1/3’ünün isteği üzerine, müzakerelerin askıya alınmasını tavsiye eder ve daha sonra yeniden başlatılmasının koşullarını önerir.  Konsey böyle bir tavsiye üzerine, Türkiye’yi de dinledikten sonra, müzakereleri askıya alıp almama ve yeniden başlatılma koşulları hakkında nitelikli çoğunluk ile karar verir. Üye Devletler hükümetlerarası konferansta, genel oybirliği zorunluluğuna halel getirmeden, Konsey kararı doğrultusunda hareket eder. Avrupa Parlamentosuna haber verilir.”

Raporda müzakere sürecinde temel haklar ve yargı ile ilgili 23 ve adalet, özgürlük ve güvenlik alanı ile ilgili 24’üncü fasılları açmayarak AB Konseyi’nin de süreci olumsuz etkilediğinin altı çiziliyor. Bunun yanında, Türkiye ile yakın ilişkilerin önemi vurgulanıyor ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestliği süreçlerinde ilerleme kaydedilmesi destekleniyor.

11 Aralık 2018: Reform Eylem Grubu toplantısı

Reform Eylem Grubu yaklaşık 3 ay sonra beşinci toplantısını Avrupa Birliği Başkanlığı’nın eşgüdümünde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ev sahipliğinde, Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Berat Albayrak ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katılımları ile 11 Aralık 2018 tarihinde Ankara’da gerçekleştirdi. Bu toplantıda da Türkiye’nin AB üyelik hedefi teyit edildi ve bir önceki toplantıda alınan kararlar gözden geçirilerek hangi adımların atılacağı kararlaştırıldı. Türkiye’nin Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi denetim sürecinden çıkmak için atması gereken adımlar da ele alındı. 18 Aralık’ta enerji, 15 Ocak’ta ulaştırma, 28 Şubat’ta da ekonomi alanında Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Diyalog toplantılarının ve 18-20 Aralık’ta Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısının yapılacak olması not edildi. Bir sonraki REG toplantısının Hazine ve Maliye Bakanlığının ev sahipliğinde 2019 yılının ilk yarısında gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.

20 Aralık 2018: Karma Parlamento Komisyonu toplantısı

TBMM ve Avrupa Parlamentosu üyelerini biraraya getiren KPK’nın toplanması da demokratik diyaloğun devamı açısından önem taşıyordu.

2019’a Bakarken

2019’un Türkiye-AB ilişkilerindeki normalleşmenin devam edeceği bir yıl olması bekleniyor. Ancak ilişkilerdeki tıkanıklığın aşılması için REG toplantılarında da üzerinde durulan reform adımlarının atılması, yargı bağımsızlığı konusundaki şüpheleri ortadan kaldıracak şekilde yargı stratejisinin uygulamaya koyulması, ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler alanında Kopenhag kriterlerinde öngörülen standartlara dönülmesi gerekiyor. Türkiye’nin atacağı adımların yanında AB’nin genişleme stratejisi ve aday ülkelere yaklaşımı da belirleyici olacak. Brexit sürecinin sonuçlanmasına şahit olacağımız AB’de 2019 seçim yılı olacak. Mayıs ayındaki AP seçimlerini AB Konsey Başkanı ve Komisyon Başkanı seçimleri izleyecek. AB kurumlarındaki bu yeni dönemin önümüze nasıl bir tablo çıkaracağını göreceğiz. Türkiye ve AB ilişkileri açısından yüksek düzeyli enerji diyaloğu ve ekonomik diyalog toplantıları ile birlikte, Ortaklık Konseyi ve Romanya Dönem Başkanlığı sırasında Türkiye-AB Zirvesi gerçekleşebilir. Kurumsal ve siyasi diyaloğun artarak devam etmesi ilişkilerin ilerlemesi açısından büyük önem taşıyor. Bunların yanında Mart ayında oylanacak AP Türkiye Raporu ve yine bahar aylarında yayınlanması beklenen Avrupa Komisyonu’nun Türkiye Raporu da AB açısından Türkiye’nin değerlendirileceği önemli gelişmeler arasında yer alacak. Son olarak 2019’un Türkiye’nin AB aday ülkesi ilan edilmesinin 20’nci yılı olacağını not etmekte yarar var. Adaylığın ilanı 1999’da Helsinki AB Konseyi Zirvesinde olmuştu. 20 yıl sonra yine Finlandiya’nın AB Dönem Başkanlığı’na rastlaması da ilişkileri gözden geçirmek için ilginç bir fırsat sunuyor.

Doç. Dr. Çiğdem Nas, İKV Genel Sekreteri