İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

KÜRESEL GÜNDEM: Bir Latin Amerika Ülkesinin Anatomisi: Venezuela’da Neler Oluyor?

23 Ocak günü Juan Guaidó’nun kendisini geçici Devlet Başkanı ilan etmesinin ardından Venezuela’daki ekonomik ve politik kriz derinleşirken; küresel arenaya fikir ayrılıkları damga vuruyor.
KÜRESEL GÜNDEM: Bir Latin Amerika Ülkesinin Anatomisi: Venezuela’da Neler Oluyor?

Bir Latin Amerika Ülkesinin Anatomisi: Venezuela’da Neler Oluyor?

10 Ocak 2019 tarihinde 6 yıllık dönem için yemin eden Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, hem ülke içinde hem de uluslararası platformda tepkilerle karşılaşmıştı. Nitekim 20 Mayıs 2018 tarihinde gerçekleşen seçimlerdeki katılım oranının %46 olması nedeniyle muhalefet, seçimlerin meşru ve şeffaf olmadığını iddia ediyordu. Hatta 21 Mayıs günü Lima Grubu olarak bilinen 14 Latin Amerika ülkesi ve Kanada, seçimlerin uluslararası seçim standartlarına uyumlu olmadığını bildiren bir açıklama yayımlamıştı.

23 Ocak günü Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó’nun kendisini yeni bir seçim yapılana kadar ülkenin geçici Devlet Başkanı ilan etmesiyle ülkedeki gerginlik zirve noktasına ulaşırken; küresel aktörlerin fikir ayrılıkları, Venezuela’daki krizin kolay sönecek bir yangın olmadığını işaret ediyor. Muhalefetin oluşturduğu Ulusal Meclis, 20 Mayıs 2018 seçimini tanımadığını açıklamış ve yeni bir seçim yapılana kadar Meclis Başkanı’na Devlet Başkanlığı’nı yürütme yetkisi veren Anayasa’nın 233 ve 333’üncü Maddeleri’ni devreye sokma kararı almıştı. Bunun akabinde sokak gösterilerinin ortasında binlerce kişinin arasında yemin ederek geçici başkanlığını ilan eden Meclis Başkanı Guaidó’yu Venezuela’nın meşru Devlet Başkanı olarak ilk tanıyan lider ABD Başkanı Donald Trump oldu. Trump’ın açıklamasının ardından Türkiye, Rusya ve Çin Venezuela’daki karışıklığın ABD merkezli olduğunu söyleyerek Devlet Başkanı Maduro’ya destek verdi. Öte yandan Fransa, Almanya ve İspanya, 26 Ocak günü Maduro’ya 8 gün içinde seçim yapılmazsa Geçici Başkan olarak Juan Guaidó’yu tanıyacaklarına dair verdikleri ültimatomun ardından 4 Şubat günü beklenen açıklamayı gerçekleştirdi.

Refah İçindeki Latin Amerika Ülkesinden Ekonomik ve Politik Kaos Merkezine

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip Venezuela, 1970’lerin başlarında Latin Amerika’nın en büyük ekonomisi konumundaydı. Kişi başı GSYH’nin İspanya, Yunanistan ve İsrail’den yüksek olduğu Venezuela, sosyal politikalarda hızlı ilerlemesi ve Latin Amerika’daki en güçlü demokrasilerden biri olması sebebiyle komşu ülkelerden ve Avrupa’dan göç alıyordu. 1980’lerin başında petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte ekonomik gücü de adım adım zayıflamaya başlayan Venezuela’da işsizlik, yolsuzluk ve enflasyon oranları artmaya başladı.

2012 yılından bu yana petrol üretiminin hızla düştüğü ülkenin ihraç ettiği petrolün %41’i ABD’ye giderken; %25’i Çin, %22’si ise Hindistan’a satılıyor. Bu anlamda ABD’ye ekonomik olarak bağımlı olan Venezuela, aynı zamanda ABD’nin Suudi Arabistan ve Kanada’dan sonra üçüncü en büyük petrol kaynağı. Ancak dış gelirinin yaklaşık %90’ı petrole bağlı olan Venezuela ekonomisinin bu nedenle hassas bir karaktere sahip olması dolayısıyla ABD yaptırımları, Venezuela hükümetini cezalandırmak için politik araç olarak kullanabiliyor. Terör, uyuşturucu kaçakçılığı, insan hakları ihlali, hükümet politikaları gibi birçok sebeple uygulanabilen ve çeşitlenen ABD yaptırımları, Venezuela’daki krizi derinleştirme etkisine sahip. Ancak gıda güvenliğinin bile sıkıntıda olduğu ülkedeki çok yönlü krizlerin göçü tetiklemesi ABD başta olmak üzere komşu ülkeler için tehlike çanlarının çalmaya başladığını gösteriyor. Nitekim ülkedeki politik kaosun tetiklediği hiperenflasyon ile birlikte gıda ve ilaç kıtlığının ciddi seviyelere ulaşması nedeniyle dışa göç hız kazandı. Kasım 2018’de BM Mülteciler Yüksek Komirserliği’nin açıkladığı verilere göre, 2015 yılından bu yana ülkeyi terk edenlerin sayısı 2,4 milyona ulaşırken; Venezuelalı göçmen ve mültecilerin toplam sayısı 3 milyon. 1 milyondan fazla mültecinin bulunduğu Kolombiya’yı yarım milyon Venezuelalı’nın bulunduğu Peru takip ediyor.

 

Şekil 1: Venezuela’daki Enflasyon Oranlarının Yıllara Göre Değişimi

                                                 Kaynak: https://www.bbc.com/news/world-latin-america-46999668

291 bin Venezuelalı göçmenin bulunduğu ABD’deki göçmenlere karşı hoşgörünün azaldığı güncel konjonktür düşünüldüğünde; yaşanması muhtemel bir göç dalgası, Trump’ın politikalarında yeni bir günah keçisi bulabileceği anlamına gelecektir. Öte yandan Latin Amerika ülkeleri tarafından emperyalist bir güç olarak nitelendirilen ABD, Venezuela’daki krizin daha da derinleşmesiyle bölgedeki ABD karşıtı görüşlerin güç kazanmasına şahit olabilir. Bu anlamda 1999 ve 2013 yılları arasında ülkeyi yönetmiş Hugo Chavez’in ABD karşıtı görüşlerini benimseyen Maduro, ABD’nin mücadele ettiği Chavez ideolojisinin temsilcisi olması sebebiyle bu ülkenin desteklemediği bir lider konumunda.

Demokratik gerileme, artan suç ve yolsuzluk oranları, ülkenin bir uçuruma yuvarlandığını açıkça gösterirken; küresel aktörlerin ülkenin meşru başkanı konusundaki fikir ayrılıkları, Suriye’den sonra Venezuela’yı da yeni bir uluslararası güç mücadelesi merkezi haline geldi. ABD’nin 14 Nisan 2018’de Fransa ve Birleşik Krallık ile birlikte Suriye’ye gerçekleştirdiği müdahale sonrası Rusya, Suriye’den gelecek yeni bir göç dalgasından ABD’yi “okyanusun koruduğunu” açıklamış ve bu nedenle ABD'nin Suriye'de barışı istemediğini iddia etmişti. Venezuela krizinde rollerin ve ABD'nin çıkarlarının değiştiğini söylemek mümkün; nitekim ABD, Venezuela’dan kaçan göçmenlerin yöneleceği birincil hedef ülkelerin arasında yer alıyor.

5 Şubat günü Avrupa Komisyonu, Venezuela’ya 2018 yılında yapılan 34 milyon avroluk insani yardıma ek olarak toplumun en yoksul kesiminin yaşadığı şartları iyileştirmek için 5 milyon avronun verileceğini duyurdu. İnsani yardım açıklamasının gösterdiği şu ki, ekonomik ve politik krizin yarattığı zorluklar, açlığın ve hastalıkların hızla arttığı bir insanlık krizine doğru ilerliyor. Venezuela’daki zor koşullara ve insani yardım ihtiyacına dikkat çeken AB, aynı zamanda demokrasi krizinin yaşandığı Venezuela’da arabulucu konumda yer almayı hedefliyor. Ancak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ortalığı karıştıran bir hamle olarak nitelendirdiği arabuluculuk fikri, Venezuela’daki dönüşümlerde birincil rol almak isteyen ABD ve Rusya tarafından bertaraf edilme olasılığı taşıyor.

Selvi Eren, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar