AB GÜNDEMİ: Birleşik Krallık’ta Boris Johnson Dönemi:Brexit’te Sona Gelindi mi?
Birleşik Krallık’ta Boris Johnson Dönemi:Brexit’te Sona Gelindi mi?
Birleşik Krallık’ta Boris Johnson'ın iktidardaki Muhafazakâr Parti'nin başına geçmesi ve başbakanlık koltuğuna oturmasının ardından çözmesi gereken ilk konu ülkenin AB'den ayrılma (Brexit) sürecini yönetmek olacak. Birleşik Krallık Parlamentosunun daha önce 3 defa reddettiği anlaşmasız ayrılık, Brüksel'in ekim ayına kadar tanıdığı sürede çözülecek mi merak konusu.
Birleşik Krallık’ın Yeni Başbakanı Boris Johnson
Birleşik Krallık’ta 23 Haziran 2016'da yapılan AB referandumunda % 48'e karşı % 52 ile Brexit kararı alınmıştı. Eski Birleşik Krallık Başbakanı May'in, AB ile vardığı Brexit anlaşmasının, Avam Kamarası'nda 3 kez reddedilmesinin ardından 29 Mart'ta gerçekleşmesi gereken Brexit, 31 Ekim'e ertelenmişti. Anlaşmanın reddedilmesinde en önemli faktörü oluşturan tedbir maddesi, AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda arasına Brexit sonrasında fiziki sınır girmesini önlemeyi amaçlıyordu. Maddeye göre, Birleşik Krallık ile AB kapsamlı ticaret anlaşması imzalayana kadar, ülkenin bütünü Gümrük Birliği'nde kalacak ancak Kuzey İrlanda ilave AB kurallarına tabi olacaktı.
Bu minvalde ülkedeki AB krizini fırsata çeviren aşırı sağ siyasetçi Nigel Farage, Brexit Partisi’ni kurmuş ve peşinden yapılan AP seçimlerinde Muhafazakâr Parti tabanından önemli ölçüde oy almayı başarmıştı. Muhafazakâr Parti’nin AP seçiminde 5'inci sıraya kadar düşmesi ve anlaşma metnini Parlamentodan geçirememiş olmasından ötürü üzerindeki baskı artan May, 24 Mayıs 2019 tarihinde parti liderliğinden istifa etmişti.
Parti liderliği için başlayan mücadelede son ikiye kalan Johnson ve Jeremy Hunt, parti üyelerinin posta yoluyla oy kullandığı seçime girmişti. Yaklaşık bir aydır devam eden ve sonucunun da 24 Temmuz’da ilan edildiği oylamada Johnson 92 bin 153 oy alırken, rakibi mevcut Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt 46 bin 656 oyda kaldı. Böylece iktidardaki partinin liderlik koltuğuna oturan Johnson, aynı zamanda ülkenin yeni başbakanı olmaya hak kazandı.
Boris Johnson Türk kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim. 1964 doğumlu olan Johnson, Damat Ferit Pasa kabinesinde İçişleri Bakanlığı yapan ve İstiklal Savaşı’na muhalif yazılar yazan, İngiliz Muhipler Cemiyetinin kurucusu Ali Kemal Bey’in torununun çocuğu. 1977-1987 İngiliz siyaset elitini yetiştiren Eton Koleji ve Oxford Üniversitesinde eğitim gördü. 1987 The Times'da gazeteciliğe başladı ancak imza attığı yalan haber nedeniyle kovuldu. 1989-1999 tarihleri arasında Daily Telegraph'da Brüksel muhabirliği ve editör yardımcılığı yapan Johnson son olarak 1999-2005 tarihleri arasında Spectator dergisinde editörlük yaptı.
Siyasi kariyerine 2001 yılında atılan Johnson 2008 yılına kadar Avam Kamarasında iki dönem milletvekilliği yaptı. 2008 - 2016 yılları arasında da iki dönem Londra Belediye Başkanlığı yapan Johnson'ın yıldızı özellikle bu dönemde yükseldi. 2016 AB referandumunda Brexit kampının lider figürlerinden oldu. Theresa May Kabinesinde dışişleri bakanlığına getirildi. İki yıl boyunca sürdürdüğü bu görevi Brexit konusunda başbakan ile yaşadığı görüş ayrılıkları nedeniyle Temmuz 2018'de istifa ederek sona erdirdi. Johnson May'in Brexit anlaşmasını sert şekilde eleştirenlerden biri oldu.
Boris Johnson’un Öncellikli Gündemi
Şüphesiz ki Birleşik Krallık’ta Boris Johnson'ın iktidardaki Muhafazakâr Parti'nin başına geçmesi ve başbakanlık koltuğuna oturmasının ardından çözmesi gereken ilk konu ülkenin AB'den ayrılma sürecini yönetmek olacak. Boris Johnson, ülkesinin anlaşma olsun ya da olmasın 31 Ekim'de AB'den ayrılmasından yana olduğunu söylüyor. Bu minvalde Boris Johnson öncellikle, May’in AB ile vardığı plana ciddi değişiklikler yapılması gerektiğini düşünüyor. Theresa May'in yaptığı anlaşmanın değiştirilmesi gerektiğini savunan Johnson, ilk olarak Kuzey İrlanda ile ilgili "tedbir maddesi"nin (Backstop) kaldırılmasını istiyor. Johnson ayrıca, koşullar Birleşik Krallık adına daha da iyileştirilene kadar, anlaşma gereği AB’ye ödemeleri gereken yaklaşık 40 milyar avroluk tazminatı ödemeyeceklerini açıkladı. Johnson, May'in AB ile müzakere ettiği çıkış anlaşmasında ufak tefek değişikliklerle yetinmeyeceğini, bu anlaşmayı bir kenara atıp 31 Ekim'e kadar tümüyle yeni bir anlaşma yapmak istediğini de ayrıca ifade ediyor.
Johnson, AB tarafından, iyi niyetle yeniden müzakerelere başlamalarını beklediklerini ifade ederek, "Eğer bunu yapmazlarsa, AB'den tabii ki anlaşmasız ayrılmak zorunda kalacağız. Birleşik Krallık, genel kanının aksine buna oldukça hazır." dedi. Birleşik Krallık’ın önünde 31 Ekim'e kadar 98 günlük süre olduğuna işaret eden Johnson, bu süre içinde anlaşmasız ayrılıkla ilgili hazırlıklara hız vereceklerini, anlaşmasız Brexit kapsamında AB'ye ödenmesi planlanan 40 milyar avronun da bu hazırlıklara harcanacağını kaydetti. Johnson ayrıca, Birleşik Krallık’ta yaşayan 3 milyonu aşkın AB vatandaşının haklarını da koruma sözü verdi. Başbakan Johnson, AB'den 31 Ekim'de ayrılma kararlılıkları nedeniyle 1 Kasım'da göreve başlayacak yeni Avrupa Komisyonuna Birleşik Krallık’ın aday göstermeyeceğini de bildirdi.
AB ise, Boris Johnson'ın, eski Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May ile varılan anlaşmayı tekrar müzakereye açma isteğinin kabul edilemez buluyor. Avrupa Komisyonuna yeni başkan olarak seçilen ve 1 Kasım'da göreve başlayacak olan Ursula von der Leyen de AB'nin bu konudaki tutumunun devam edeceğini söyledi. Leyen, Brexit tarihinde ertelemeye gidilebileceğini ancak çıkış anlaşmasında yeniden müzakerenin söz konusu olmadığını vurguladı.
Johnson sert Brexit’i savunmasının yanında başbakanlığı döneminde "Küresel Britanya" sloganıyla ülkeyi dış dünyaya açmayı da vadediyor. Hatırlanacağı üzere, deneyimli muhafazakâr siyasetçi Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı dönemde Brexit süreci ardından çalkantılı ve biraz da belirsiz günler yaşayan ülkesinin dış politikası hakkında 2 Aralık 2016 tarihinde ünlü Londra merkezli düşünce kuruluşu Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde (Chatham House) bu konuya ilişkin önemli bir konuşma yapmıştı. "Küresel Britanya: Brexit Çağında Birleşik Krallık Dış Politikası"('Global Britain: UK Foreign Policy in the Era of Brexit') başlıklı bu konuşma, yeni dönemde izleyeceği politikalara ışık tutan bazı bölümler içeriyor. Konuşmadaki en önemli konular Brexit kararı ardından Birleşik Krallık’ın içe kapanan değil, farklı coğrafyalarda daha atak bir dış politika izleyeceğinin belirtilmesi ve BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının değiştirilmesi ve Hindistan’ın da buraya dâhil edilmesi konusunda yaptığı yeni açılım. Dünya halklarının gözünde Birleşik Krallık’ın çok etkili ve dünyaya hala liderlik edebilecek bir ülke olduğunu iddia eden Johnson, kendi döneminde küresel bir dış politika izleyeceğinin sinyallerini veriyor.
Birleşik Krallık’ın küresel bir dış politika izlemesinin gerekliliği konusunda Johnson’ın savunduğu en önemli tez ise, dünyada ticaretin hiç olmadığı kadar arttığı bu çağda, Birleşik Krallık’ın serbest ticarete önderlik etmesinin küresel bir sorumluluk olduğu. Johnson, bunun dünya üzerindeki halkların ve özellikle de fakir kesimlerin hayatlarını daha iyi hale getirebileceğini iddia ediyor. Brexit’in korumacılık veya içine kapanma kararı olmadığını ve bu süreçte ülkesinin dünyanın farklı coğrafyalarında serbest ticareti AB çatısı altında olmadan daha güçlü ve yoğun şekilde teşvik edebileceğini belirten Johnson’ın Brexit sonrası ekonomik kazançlar ya da kayıplardan ziyade Birleşik Krallık’ın AB’ den bağımsız ticaret politikası belirleme şansını yakalayacak olmasının önemini vurguluyor.
Özetle Johnson, Brexit'i her koşulda 31 Ekim'de tamamlamaktan yana ve gerekirse AB'den anlaşma olmadan ayrılmakta kararlı. Takvimler 31 Ekim'i gösterdiğinde ister anlaşmaya varılmış olsun ister olmasın AB ile boşanmanın kavgalı gürültülü geçeceği anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde Brexit yüzünden yaşanan siyasi krize anayasal krizin eklenmesi ihtimali de belirdi. Zira milletvekilleri, AB'den anlaşmasız ayrılmaya kalkacak her hükümeti güvensizlik oyuyla devirme yönünde görüş birliği içinde. Partisi içindeki muhaliflerin, muhalefetle iş birliğine giderek yeni başbakanı devirmesi de olası senaryolar dâhilinde. Bilindiği üzere parti içerisinde Johnson’a muhalif önemli isimler var örneğin ülkenin Avrupa ve Amerika'dan Sorumlu Bakanı Alan Duncan Johnson'ın liderlik ihtimalinin güçlenmesi üzerine istifa etmişti. Johnson, bu yönde bir darbeyi de Parlamentoda geçen hafta yapılan bir oylamayla aldı. Milletvekilleri, Johnson'ın anlaşmasız Brexit'i gerçekleştirebilmek için Parlamentoyu tatil etmesinin önüne geçecek bir tasarıyı kabul etti. Bu minvalde, Parlamentonun AB’den ayrılmak için bir çözüm bulamaması durumunda referandum veya genel seçim yoluyla yeniden halka dönülebilir. Tüm bunlar önümüzdeki dönemde Brexit sürecine dair belirsizliğin devam edeceğini gösteriyor.
Emre Ataç, İKV Uzmanı