AB’nin COVID-19 Seyahat Açılımı: Arka Plan ve Görüş Ayrılıkları
AB, 1 Temmuz 2020 itibarıyla koronavirüs salgını nedeniyle mart ayında üçüncü ülke vatandaşlarının seyahatine getirilen kısıtlamaları kaldırarak dış sınırlarını açmaya başladı. AB Konseyi, üye ülkeler arasında günler süren zorlu müzakereler sonucunda ilk etapta 15 ülkeden AB’ye seyahate izin verilmesini öngören bir tavsiye kararı kabul etti. AB Konseyi tarafından yayımlanan 30 Haziran 2020 tarihli seyahat izin listesinde yer alan ülkeler; Cezayir, Avustralya, Kanada, Gürcistan, Japonya, Sırbistan, Güney Kore, Karadağ, Fas, Yeni Zelanda, Ruanda, Tayland, Tunus, Uruguay oldu. Listedeki 15’inci ülke olan Çin’e yönelik seyahat kısıtlamasının kaldırılmasında mütekabiliyet koşulunun sağlanmasının yani Pekin’in 27 AB ülkesinden yapılacak seyahatlere yönelik kısıtlamaları kaldırmasının belirleyici olacağı belirtildi. Listenin salgının seyrine göre iki haftada bir güncellenmesi öngörülüyor.
Adalet ve içişleri konuları Üye Devletlerin yetki alanında olduğu için AB Konseyi tarafından yayımlanan seyahat izin listesi hukuki açıdan bağlayıcı değil. Konsey tarafından yayımlanan tavsiye kararında, listede yer almayan ülkeler için seyahat kısıtlamasının AB çapında koordinasyon olmaksızın kaldırılmaması uyarısında bulunulsa da, sınırlarını hangi ülkelere ve ne zaman açacakları konusunda nihai sözü AB başkentleri söylüyor. Örneğin, Macaristan hükümeti listedeki ülkelerden Sırbistan dışındakilere yönelik seyahat kısıtlamalarını kaldırmak için erken olduğu görüşünde. Üçüncü ülkelere yönelik seyahat kısıtlamalarını sürdüreceğini belirten Belçika hükümeti ise komşu ülkelerin sınırlarını üçüncü ülkelerden gelenlere açmaları durumunda, 15 Haziran itibarıyla kaldırılan iç sınır kontrollerini yeniden devreye sokmak zorunda kalacağını açıklamış durumda.
Seyahat İzni Tavsiye Kararının Arka Planı ve Kapsamı
Hatırlanacağı üzere, AB liderleri 17 Mart tarihinde dış sınırların eşgüdümlü şekilde geçici olarak kapatılması yönünde anlaşmış; Üye Devletler ile diğer Schengen ülkeleri (İsviçre, İzlanda, Lihtenştayn ve Norveç) de bu doğrultuda ulusal önlemler uygulamaya koymuştu. 5 Haziran’da üçüncü ülke vatandaşlarına uygulanan kısıtlamaların geçerlilik süresini ve kısıtlamaların kaldırılmasında dikkate alınacak koşulları değerlendirmek üzere bir araya gelen AB İçişleri Bakanları; önce iç sınır kontrollerinin, daha sonra da AB’ye seyahat kısıtlamalarının kademeli olarak kaldırılması yönünde ortak bir yaklaşım benimsenmesi konusunda görüş birliğine varmıştı. Bunu takiben, AB ülkeleri arasındaki seyahat kısıtlamaları 15 Haziran itibarıyla kaldırılmaya başlanmıştı.
Üçüncü ülkelere yönelik COVID-19 seyahat kısıtlamalarının kaldırılması için açık kriterlere dayalı bir yol haritası hazırlamakla görevlendirilen Avrupa Komisyonu, 11 Haziran’da bir tebliğ yayımlayarak kısıtlamaların 30 Haziran 2020 tarihine kadar uzatılmasını önerirken, söz konusu kısıtlamaların 1 Temmuz 2020 itibarıyla kademeli olarak kaldırılmasına yönelik yaklaşımını ortaya koydu. Dış sınırların eşgüdümlü şekilde açılmasının önemini vurgulayan Avrupa Komisyonun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ilva Johansson’a göre, halk sağlığının korunması bu süreçte AB’nin en büyük önceliğini oluşturuyor.
Dış sınırların zorunlu olmayan seyahatlere açılmasında dikkate alınacak kriterlerin belirlenmesinde; üçüncü ülkelerdeki epidemiyolojik durum, sosyal mesafe de dâhil olmak üzere uygulamaya koyulan tedbirler ile ekonomik ve sosyal endişelerin rol oynadığı belirtiliyor. Son 14 gün içinde 100 bin kişide tespit edilen yeni vaka sayısının (15 Haziran itibarıyla 100 bin kişide 16 olan) AB ortalamasının civarında veya altında seyretmesi; vaka sayısının önceki 14 güne kıyasla durağan veya azalma eğiliminde olması; test, izleme, temas izleme, önleme, tedavi ve raporlama mekanizmaları ve veri kaynaklarının güvenirliği dâhil COVID-19’a genel yanıtın değerlendirilmesi, AB’nin seyahat kısıtlamalarını kaldırmada göz önünde bulunduracağı kriterleri oluşturuyor.
Seyahat izninin uygulanmasında vatandaşlığa dayalı ayrımcılığın önüne geçmek için AB’ye seyahat etmek isteyenlerin vatandaşı oldukları ülkedeki durumun değil, ikamet ettikleri ülkedeki durumun dikkate alınması, AB’nin yaklaşımının temel ilkeleri arasında. Listenin iki haftada bir gözden geçirilerek, epidemiyolojik durumdaki değişimlere bağlı olarak, listede yer alan ülkelere yönelik kısıtlamaların yeniden uygulamaya koyulması da söz konusu olabilecek. İlk etapta belirlenen 15 ülkeye ek olarak, Andorra, Monako, San Marino ve Vatikan gibi mikro ülkelerde ikamet edenlerin de AB vatandaşlarıyla aynı haklardan yararlanması öngörüldü. 31 Ocak 2020 tarihinde resmen AB üyeliğinden ayrılan Birleşik Krallık da yıl sonuna kadar geçiş süreci kapsamında olduğu için üçüncü ülke olarak değerlendirilmiyor.
Seyahat izin listesinde yer almayan ülkelere uygulanan geçici seyahat kısıtlamalarından muaf olacak gruplar bulunuyor. AB vatandaşları, AB ve Üye Devletleri ile akdedilen anlaşmalar kapsamında Birliğe seyahatte AB vatandaşlarına eşdeğer haklardan yararlanan üçüncü ülke vatandaşları ve aile bireylerinin yanında AB’de uzun süreli oturum hakkına sahip üçüncü ülke vatandaşları, uzun vadeli vize sahibi olan üçüncü ülke vatandaşları ve aile bireyleri, seyahat kısıtlamalarının kapsamı dışında bırakılıyor. Üye Devletlerin yukarıdaki kategoriler kapsamına giren kişileri, kendi vatandaşlarının da tabi olması kaydıyla, sosyal izolasyon ya da karantina gibi bazı ek önlemlere tabi tutabilecekleri belirtiliyor. Bunlara ek olarak; sağlık çalışanları, sınır görevlileri, mevsimlik tarım işçileri, ulaştırma çalışanları, diplomatlar, uluslararası kuruluşlarda çalışanlar, askeri personel, insani yardım ve sivil koruma görevlileri, transit yolcular, ailevi nedenlerle zorunlu seyahat edenler, gemi kaptanları, uluslararası koruma ihtiyacı bulunan kişiler, öğrenim amacıyla seyahat eden üçüncü ülke vatandaşları ve yüksek nitelikli işgücü sınıfına giren üçüncü ülke vatandaşları AB’ye seyahatine izin verilen gruplar arasında. Bu gruplardaki kişilerin, risk düzeyi yüksek bölgelerden gelmeleri durumunda, Üye Devletlerin ek tedbirler uygulamaları mümkün olabilecek.
Epidemiyolojik Veriler ve Çıkarlar İkilemi
Seyahat izin listesinin oluşturulması sürecine Üye Devletler arasındaki kriterler ve izin verilecek üçüncü ülkeler konusundaki görüş ayrılıkları damgasını vurdu. AB Konseyinin tavsiye kararından önce iki farklı listenin dolaşımda olduğu basına yansımıştı. Hırvatistan AB Dönem Başkanlığı tarafından oluşturulan söz konusu iki listeden ilkinde 100 bin kişideki vaka sayısı AB ortalaması olan 16’dan düşük seyreden 47 ülkeye, ikincisinde ise 100 bin kişideki vaka sayısı 16 ile 20 arasında seyreden 54 ülkeye yer veriliyordu. 54 ülkeden oluşan listede Türkiye de bulunuyordu. 40’lı, 50’li sayılardan söz edilirken günlerce süren pazarlıklar sonucunda 30 Haziran’da yalnızca 14 ülke ve mütekabiliyetin sağlanması kaydıyla Çin’i kapsayan bir liste üzerinde uzlaşabilmesi, görüş ayrılıklarının ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.
Bu süreç aynı zamanda, epidemiyolojik kriterler ile ekonomik çıkarlar ve jeopolitik endişeler arasındaki çatışmaya sahne oldu. Bazı AB başkentleri ABD liste dışı bırakılırken koronavirüsün kaynağı olarak gösterilen Çin’in seyahat izin listesine alınmasından duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Polonya, ABD’nin listeye alınmamasına tepki gösterirken Fransa ve Portekiz ise eski kolonilerinin listeye alınmasını talep etti. Çin’e güçlü bir mesaj vermek isteyen bazı AB başkentleri ise Macau ve Hong Kong’un da listeye girmesi gerektiğini savundu. Gelinen noktada, 15 ülkeden oluşan seyahat izin listesi, nitelikli çoğunluk metoduyla yapılan oylamada 20 Üye Devletin desteğini almayı başarabildi. Danimarka ve İrlanda antlaşmalardan kaynaklanan dışarıda kalma hakkını kullanırken Polonya, Avusturya, Portekiz’in yanında Türkiye, Rusya ve Kuzey Makedonya’nın listeye alınmasını talep eden Bulgaristan çekimser kaldı.
COVID-19’a karşı son derece kararlı bir mücadele yürütmesine ve dirençli sağlık sistemiyle salgınla mücadelede çoğu Avrupa ülkesine kıyasla çok daha başarılı bir performans sergilemesine karşın AB’nin seyahat izin listesinde Türkiye’ye yer verilmemesi, hayal kırıklığı yarattı. Bazı uzmanlar, Türkiye’nin listenin dışında bırakılmasında Libya krizi bağlamında Paris-Ankara hattında artan gerilimin belirleyici olduğu görüşünde. Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan açıklamada, Türkiye’nin salgınla mücadeledeki başarısının Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başta olmak üzere uluslararası camia tarafından örnek gösterildiği hatırlatılarak, AB’nin seyahat izin listesinin oluşturulmasında objektif kriterlere dayanmadığı eleştirisinde bulunuldu. Ankara’nın temel beklentisi, AB’nin en kısa zamanda yaptığı yanlıştan dönerek Türkiye’yi seyahat izin listesine eklemesi.
Ankara, aynı zamanda 1 Temmuz’da AB Dönem Başkanlığı’nı devralan Almanya’nın, Türkiye de dâhil 160 ülke için 31 Ağustos 2020’ye kadar uzattığı seyahat uyarısını kaldırması yönünde de yoğun diplomasi yürütüyor. Konunun gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde gerekse bakanlar düzeyinde ele alındığı biliniyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sağlık Bakanlığı’ndan üst düzey yetkililerden oluşan bir heyetle birlikte 2 Temmuz’da, Berlin’e bir ziyaret gerçekleştirerek Alman muhataplarıyla temaslarda bulundu. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın ortak basın toplantısında, Almanya olarak AB’nin kararına göre hareket edeceklerini ifade ederken seyahat uyarısını gözden geçirme sözü vermesi olumlu bir mesaj olarak yansıdı. Şimdi dikkatler 15 Temmuz’da gözden geçirilmesi beklenen AB seyahat izin listesine çevrilmiş durumda. Güncellenen listenin hangi ülkeleri kapsayacağı merakla bekleniyor.
Yeliz Şahin, İKV Kıdemli Uzmanı