Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 42'nci Toplantısı Gerçekleştirildi
42’nci Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Toplantısı, 9-11 Ekim 2024 tarihlerinde Kapadokya’da düzenlendi. Bu toplantıda Türkiye-AB iş birliğini geliştirme amacı taşıyan konular ele alındı. Göç, engelliler için girişimcilik, yapay zekâ ve dijital beceriler ile tarım ana başlıklar arasında yer aldı. Ayrıca toplantıda vize engelleri ve kara yolu taşımacılığındaki kotalar gibi ticari ve sosyal ilişkileri olumsuz etkileyen kronik sorunlar yeniden gündeme geldi. Katılımcılar, bu sorunların çözümünün Türkiye-AB ilişkilerine ivme kazandıracağını belirtti. KİK’in, Türkiye-AB ilişkilerinde önemli bir diyalog platformu olmayı sürdürdüğü, ancak somut ilerleme sağlanması için Türkiye’nin üyelik sürecinin canlandırılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerinin başlatılması ve Pozitif Gündem’in uygulamaya geçmesi gerektiği vurgulandı.
Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK), Türkiye ile AB arasındaki iş birliğini güçlendirmek ve sosyal-ekonomik diyaloğu kurumsallaştırmak amacıyla oluşturulmuş önemli bir platform olarak karşımıza çıkıyor. 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması çerçevesinde kurulan bu yapı, Türkiye ve AB arasındaki ortaklık ilişkisinin derinleştirilmesi hedefiyle faaliyet gösteriyor, iki tarafın ekonomik ve sosyal paydaşlarını bir araya getirerek karşılıklı anlayış ve bilgi alışverişini artırmayı amaçlıyor. Oluşum yapısına baktığımızda KİK, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi ile Türkiye’nin çeşitli ekonomik ve toplumsal çıkar gruplarını temsil eden eşit sayıda üyeden oluşuyor ve bu üyeler, iki yıllık dönemlerle seçiliyor. Yılda iki kez gerçekleştirilen toplantılarda, taraflar arasında bilgi düzeyini artırmak ve ortak fayda sağlayacak fırsatları geliştirmek hedefleniyor. Ek olarak, Ortaklık Konseyi’ne sunulmak üzere bağlayıcı olmayan, tavsiye niteliğinde görüşleri içeren raporlar hazırlıyor. Bu görüşler ise KİK içindeki üyelerin (hem Türkiye’den hem de AB’den üyelerin) oy çokluğu ile kabul ediliyor.
KİK’in 42’nci toplantısı, 9-11 Ekim 2024 tarihlerinde Kapadokya’da gerçekleştirildi. Toplantıya, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Atanmış Büyükelçi Thomas Ossowski, AB Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, Türkiye-AB KİK Eş Başkanı ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Üyesi ve Türkiye-AB Kik Komitesi Eş Başkanı Veselin Mitov, İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu gibi önemli isimlerin yanı sıra, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Bu toplantıda, “Engelliler için Girişimcilik, Yapay Zekâ ve Dijital Beceriler, Tarım” başlıkları detaylı olarak ele alınırken, katılımcılar bu başlıklar altında görüşlerini paylaştı.
Kriz Anlarında İş Birliği
42’nci KİK Toplantısı’nda, açılış konuşmalarının ardından “AB Sivil Koruma Mekanizması: RescEU Altında Depremler ve Yangınlar” başlığı altında Türkiye ve AB arasında kriz anlarında iş birliği yapmanın önemi detaylı olarak ele alındı. Bu başlık kapsamında, özellikle doğal afetler sırasında hızlı müdahale ve etkin yardımlaşma gerekliliğine dikkat çekildi. Türkiye’nin deprem ve orman yangınları gibi afetlere karşı kırılgan olduğu, bu tür olaylarda AB’nin Sivil Koruma Mekanizması ve RescEU programlarıyla sağladığı lojistik, finansal ve teknik desteklerin büyük önem taşıdığı vurgulandı.
Toplantıda, RescEU kapsamında oluşturulan acil durum stoklarının ve uzman ekiplerin afet anında Türkiye’ye hızlı bir şekilde yönlendirilebilmesini, hayat kurtaran müdahalelerin daha etkili bir şekilde gerçekleştirilebilmesini sağlayan bir iş birliği modeli olarak öne çıktı. Ayrıca, Türkiye’nin kendi afet yönetimi kapasitesini geliştirmesi ve AB’nin desteklerinden daha etkin yararlanması için teknik bilgi ve uzmanlık paylaşımının artırılmasının gerekliliği ifade edildi. Bu çerçevede, afetlere hazırlık ve kriz yönetimi alanında eğitim programlarının geliştirilmesi ve her iki tarafın da afet sonrası toparlanma sürecini hızlandıracak stratejiler üzerinde iş birliği yapması önerildi.
Katılımcılar, afetlerin yalnızca fiziksel yıkımlara yol açmadığını, aynı zamanda sosyal ve ekonomik etkiler yarattığını belirterek, bu süreçlerde Türkiye ve AB’nin dayanışma ruhuyla birlikte hareket etmelerinin hem bölgesel istikrar hem de Türkiye-AB ilişkilerinin güçlendirilmesi açısından kritik olduğunu dile getirdiler. Bu iş birliği modeli, sadece mevcut krizlere müdahale etmekle kalmayıp, gelecekte benzer durumlara hazırlıklı olma ve risk azaltma çalışmalarını da kapsayan geniş bir perspektif sundu.
Göç
42’nci KİK Toplantısı’nda, göç konusu da detaylı olarak ele alındı. Özellikle iklim değişikliğinin yol açabileceği çevresel değişimlerin, gelecekte kitlesel göç hareketlerine neden olabileceği gerçeği üzerinde duruldu. Bu bağlamda, iklim değişikliğine bağlı olarak artabilecek tarımsal verimsizlik, su kıtlığı ve doğal afetler gibi nedenlerin, insanların yaşam alanlarını terk etmelerine yol açabileceği ve bu durumun hem Türkiye hem de AB için yeni göç akışlarını tetikleyebileceği vurgulandı.
Toplantıda, Türkiye ve AB’nin göç yönetimi konusundaki iş birliğinin güçlendirilmesinin, sadece mevcut düzensiz göç akışlarını yönetmekle kalmayıp, aynı zamanda gelecekte yaşanabilecek olası göç dalgalarına karşı daha hazırlıklı olmayı sağlayacağı ifade edildi. Özellikle Türkiye’nin, Avrupa’ya göç edenler için önemli bir geçiş noktası olduğu dikkate alındığında, bu iş birliği hem sınır güvenliğinin sağlanması hem de insan hakları çerçevesinde insani yardımın koordine edilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Katılımcılar, göç yönetiminde uzun vadeli çözümler geliştirmek için AB ile Türkiye arasında daha sıkı bir diyalog ve iş birliği mekanizması kurulması gerektiğini belirttiler. Ayrıca, bu süreçte göçmenlerin sosyal entegrasyonu, yerel halklarla uyum süreçleri ve ekonomik katkılarının artırılması konularının da ele alınması gerektiği vurgulandı. Bu iş birliğinin hem bölgesel güvenliğin sağlanması hem de insani krizlerin önlenmesi açısından stratejik bir öneme sahip olduğu belirtildi. Göç konusunun, iklim değişikliği gibi küresel sorunlarla bağlantılı olarak ele alınmasının, taraflar arasında ortak bir sorumluluk anlayışının gelişmesine katkı sunacağı da dile getirildi.
Engelliler için Girişimcilik
OECD verilerine göre dünyadaki engelli bireylerin toplam nüfusa oranı %18. Bireysel haklar (eşitlik, ekonomik bağımsızlık ve gelir elde etme), toplumsal gelişim (toplumsal entegrasyon) ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri (ekonomik katılım ve büyüme, inovasyon ve çeşitlilik) bağlamında düşündüğümüzde engellilerin istihdama katılması ve girişimcilikleri oldukça önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle girişimcilik, engelli bireylerin ekonomik bağımsızlıklarını kazanabilecekleri ve toplumsal hayata katılımlarını artırabilecekleri önemli bir fırsat olarak görülüyor.
AB ülkelerinde engelli bireylerin toplam nüfus içindeki oranı %15 ila %20 arasında değişiyor. Ancak engelli bireylerin iş gücüne katılım oranı, genel nüfusa kıyasla oldukça düşük. Avrupa Komisyonu verilerine göre engelli bireylerin istihdama katılım oranı AB genelinde %50’nin altında. Türkiye’de ise engelli bireylerin nüfus içindeki oranı yaklaşık %12. Engelli bireylerin iş gücüne katılım oranı da %22 civarında olup, genel nüfustaki istihdam oranlarına kıyasla oldukça düşük kalıyor. Özellikle engelli kadınların iş gücüne katılım oranı daha da düşük seviyelerde bulunuyor.
42’nci Türkiye-AB KİK Toplantısı’nın ilk oturumunda ele alınan “Engelliler için Girişimcilik” başlığı, engelli bireylerin ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları, toplumsal katılımlarını artırmaları ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılması açısından önemli bir tartışma alanı oldu. Toplantıda engelli girişimcilerin, toplumsal ön yargıları yıkarak diğer bireylere ilham verme potansiyeli de önemle vurgulandı.
Oturumun konuşmacılarından İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu da konuyla ilgili görüşlerini dile getirdi. “Engellilikten engelsizliğe adımlar” için “Bizimköy Engelliler Üretim Merkezi” projesi hakkında bilgiler veren Başkan Zeytinoğlu proje kapsamında; konfeksiyon, mantar, açık alan sebze ve meyve yetiştiriciliği, seracılık ve arıcılık bölümlerinde 135’i engelli toplam 143 personel çalıştığını belirtti. Zeytinoğlu, engelli bireylerin ekonomiye katkıda bulunmalarını sağlamak, iş dünyası ile iş birliği içinde sosyal yaşamın ve üretim sürecinin içinde bulunmalarına yardımcı olmak için daha fazla adım atılması gerektiğine dikkat çekti. Katılımcılar da engelli bireylerin girişimcilik faaliyetlerini desteklemek amacıyla sağlanabilecek finansal teşvikler ve eğitim programları hakkında da görüş alışverişinde bulundu. Bu tür desteklerin, engelli bireylerin girişimcilik ekosistemine katılmasını kolaylaştırabileceği ve ekonomik hayatta daha fazla yer almalarını sağlayacağı belirtildi.
Sosyal Konular
Toplantıda sosyal konulara da genişçe yer verildi. Bu kapsamda, “Yeterli Asgari Ücretler Üzerine AB Yönergesi Raporu” ve “toplulukları güçlendirmek ve sosyal diyalog çerçevesinde sosyal sorunlara iş birlikçi yaklaşım” başlıkları ön plana çıktı. Toplantıda, yeterli asgari ücretlerin sosyal adaletin sağlanması ve çalışanların yaşam standartlarının yükseltilmesi açısından kritik bir öneme sahip olduğu vurgulandı. Asgari ücretlerin belirlenmesi sürecinde sosyal paydaşların katılımının ve iş birliğinin önemine dikkat çekilerek, Türkiye ve AB ülkeleri arasında bu konuda bilgi paylaşımının artırılmasının, taraflar arasındaki ekonomik dengenin sağlanmasına katkı sunabileceği ifade edildi.
Yapay Zekâ ve Dijital Beceriler
Güvenli, güvenilir ve AB temel değerlerini destekleyen bir dijital ortamı savunan AB dijitalleşme sürecinde ortaklarının da benzer stratejiler geliştirmesini bekliyor. Türkiye’nin AB üyelik sürecini ve AB müktesebatına uyum gerekliliklerini göz önünde bulundurursak, Türkiye’nin de AB’nin dijital düzenlemelerini ve stratejilerini yakından takip etmesi gerekiyor. Bu noktada, yapay zekâ ve dijital beceriler konusu, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde stratejik bir alan olarak öne çıkıyor.
AB, yapay zekâ konusunda dünyadaki ilk kapsamlı yasa olan Yapay Zekâ Yasası’nı kabul ederek bu teknolojinin gelişimini AB temel ilkeleri ve normları çerçevesinde yönlendirmeyi amaçlıyor. Bu düzenleme, yapay zekânın insan hakları, veri gizliliği ve etik değerlere saygılı bir şekilde geliştirilmesini sağlarken, aynı zamanda yenilikçiliği desteklemeyi hedefliyor. Türkiye’nin, AB’ye uyum sürecinde bu düzenlemelere uygun stratejiler geliştirmesi hem dijital alandaki ortaklıkların güçlenmesine hem de Türkiye’nin küresel dijital ekonomide rekabet gücünün artmasına katkı sağlayabileceği düşünülüyor.
KİK Toplantısı’nda da yapay zekâ ve dijital beceriler konusu, Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecinin AB ile daha uyumlu hâle getirilmesi bağlamında tartışıldı. Yapay zekâ teknolojilerinin toplumsal etkileri, veri güvenliği ve dijital becerilerin geliştirilmesi gibi konular gündeme alındı. Katılımcılar, dijital becerilerin geliştirilmesinin hem iş gücünün geleceğe hazırlanmasında hem de Türkiye’de dijital eşitsizliklerin giderilmesinde kritik bir rol oynadığına dikkat çektiler.
Toplantıda, dijital becerilerin artırılmasına yönelik eğitim programlarının önemine vurgu yapıldı. Özellikle gençlerin ve iş gücü piyasasındaki diğer dezavantajlı grupların dijital yetkinliklerini geliştirebilmeleri için Türkiye ve AB’nin gerçekleştireceği iş birliğinin önemine dikkat çekildi. Bu çerçevede, yapay zekâ eğitimleri, programlama ve veri analitiği gibi alanlarda ortak projelerin hayata geçirilmesi önerildi.
Tarım
İklim değişikliği, artan sıcaklıklar ve düzensiz yağışlar nedeniyle tarımsal üretim olumsuz yönde etkilenmeye devam ediyor ve bu da tarımın stratejik önemini daha da artırıyor. Bu yüzden iklim krizi ve sürdürülebilir tarım uygulamaları, AB’nin tarım politikalarının merkezinde yer alıyor. 2023 yılı sonu ve 2024 yılı ilk yarısında da AB’de en çok tartışılan konulardan biri tarım olduğunu görmüştük. Aynı şekilde, 42’nci KİK Toplantısı’nda da tarım, öne çıkan başlıklardan biri oldu.
Toplantıda tarım sektörü, Türkiye-AB ilişkilerinde önemli bir iş birliği alanı olarak değerlendirildi. Türkiye’nin, AB’ye tarım ihraç eden ülkeler arasında uzun yıllardır ilk sıralarda yer aldığı vurgulanırken, AB ve Türkiye arasında tarımsal araştırma ve yenilikçi projelerde iş birliği yapılmasının, iklim dostu tarım teknolojilerinin geliştirilmesi açısından büyük önem taşıdığı vurgulandı. Bu bağlamda, iklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki etkilerini azaltmak ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmek amacıyla iki taraf arasında daha yakın bir iş birliği geliştirme potansiyeli ele alındı.
Toplantıda, Türkiye’nin tarım alanındaki üretim kapasitesinin ve AB’nin sürdürülebilirlik konusundaki deneyiminin, taraflar arasında kazan-kazan ilkesi doğrultusunda iş birliği fırsatları sunduğu belirtildi. Ayrıca, Yeşil Mutabakat hedeflerine uyum sürecinde Türkiye’nin de sürdürülebilir tarım politikalarına katkı sağlayacak projelerde yer alması gerektiği vurgulandı. Özellikle Türkiye’nin organik tarım alanındaki potansiyeli, AB’nin organik ürün talebine yanıt verebilecek önemli bir fırsat olarak değerlendirildi.
Toplantıda Ön Plana Çıkan Diğer Konular
Toplantıda ana başlıklar dışında, öne çıkan bazı kronik sorunlar da geniş bir şekilde ele alındı. Türkiye-AB ilişkilerinin daha sağlıklı bir zemine oturması ve karşılıklı ekonomik-sosyal ilişkilerin geliştirilmesi önündeki engellerin aşılması, toplantının önemli gündem maddelerinden biri oldu. Özellikle vize sorunu, kara yolu taşımacılığı kotaları ve ticarette yaşanan lojistik zorluklar gibi konular katılımcılar tarafından detaylı bir şekilde tartışıldı.
Toplantıda, Türkiye’den AB üyesi ülkelere seyahatlerde yaşanan vize sorunları, katılımcılar tarafından sıklıkla dile getirildi. Türkiye-AB KİK Eş Başkanı ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin karşılaştığı vize engellerine vurgu yaparak, bu sorunun acilen çözülmesi gerektiğini ifade etti. Gerçekten de vize süreçlerindeki uzun bekleme süreleri, yüksek maliyetler ve başvurularda karşılaşılan zorluklar, iş insanlarının ve sivil toplum temsilcilerinin AB ülkelerine erişimini ciddi şekilde kısıtlıyor. Vize engellerinin çözülmemesi, Türkiye ile AB arasında planlanan ticari ve kültürel iş birliklerinin sekteye uğramasına neden oluyor. Ayrıca, öğrenci değişim programları, bilimsel araştırma projeleri ve karşılıklı kültürel etkinlikler gibi sosyal ve eğitim alanlarındaki iş birliklerinin de olumsuz etkilenmesine yol açıyor. Toplantıda, bu sorunun çözülmesinin Türkiye-AB ilişkilerine ivme kazandıracağı ve taraflar arasında daha etkin bir iş birliği ortamı sağlayacağı belirtildi.
Toplantıda ön plana çıkan bir diğer önemli konu, kara yolu taşımacılığı ve ticarette yaşanan sıkıntılar oldu. Türkiye, AB pazarına yönelik ihracat ve ithalat süreçlerinde kara yolu taşımacılığını yoğun olarak kullanıyor. Ancak AB tarafından uygulanan taşıma kotaları, ticaret akışını yavaşlatarak lojistik maliyetlerin artmasına ve teslimat sürelerinin uzamasına neden oluyor. Bu kotalar, Türkiye’nin AB’ye gerçekleştirdiği ihracatta rekabet gücünü olumsuz etkileyen önemli bir engel olarak değerlendiriliyor.
Katılımcılar, Türkiye ve AB arasındaki ticari ilişkilerin daha etkin bir şekilde sürdürülebilmesi için taşıma kotalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladılar. Özellikle taşımacılık süreçlerinde yaşanan gecikmeler ve artan maliyetlerin, ticaret hacmini daralttığı ve Türkiye’nin Avrupa pazarına erişiminde sorunlar yarattığı ifade edildi. Bu bağlamda, Türkiye’nin taşımacılık ve lojistik alanındaki potansiyelini daha verimli kullanabilmesi için AB’nin kotalar konusunda daha esnek bir yaklaşım benimsemesi gerektiği dile getirildi.
Değerlendirme
KİK, Türkiye ve AB arasında süregelen iş birliğinin derinleştirilmesi ve mevcut sorunların çözümü için önemli bir platform olmaya devam ediyor. Toplantı boyunca da görüleceği üzere ele alınan ana başlıklar, iki taraf arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve mevcut sorunların çözülmesi konularına odaklandı. Ancak vize, kara yolu taşımacılığında yaşanan kotalar gibi konuların bu yıl da aynı şekilde gündeme gelmesi, bazı yapısal sorunların çözümünde yeterince mesafe kat edilemediğini gözler önüne seriyor.
KİK, taraflar arasındaki diyalog ve iş birliği için kritik bir platform görevi görmeye devam etse de bu platformun önerilerinin hayata geçebilmesi için siyasi irade ortaya konulması ve uygulamaya yönelik somut adımlar atılması büyük önem taşıyor. Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi ve KİK’in önerilerinin hayata geçirilmesi noktasında, dondurulmuş olan Türkiye’nin üyelik müzakere sürecinin yeniden canlandırılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerinin başlatılması veya en azından Türkiye-AB arasındaki Pozitif Gündem’in somut adımlarla desteklenmesi ise hayati önem taşıyor. Özellikle Pozitif Gündem iki taraf arasında göç yönetimi, ekonomik iş birliği ve dijital dönüşüm gibi alanlarda ilerleme sağlanması için önemli bir fırsat penceresi sunuyor. Ancak, bu gündemin sadece konuşulmakla kalmayıp, somut projeler ve uygulamalarla desteklenmesi gerekiyor.
AB, Türkiye’yi stratejik bir ortak olarak kabul ediyor, KİK Toplantısı’nda da gördüğümüz üzere pek çok alanda iş birliği geliştirmeyi hedefliyor. Ancak, Türkiye’nin tam üyelik sürecine ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik belirsizlik, iki taraf arasındaki ilişkilerin kapsamını ve derinliğini sınırlayan engeller olarak öne çıkmaya devam ediyor. Taraflar birbirine olan güvenini tazelemek veya en azından karşılıklı çıkarlar doğrultusunda ortak projeler geliştirmek için bir zemin hazırlamak istiyorsa ilk önce mevcut ilişkinin ivme kazanması gerekiyor.
Sema Nur Yeniyıldız, İKV Uzmanı