Komisyon Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğü’nün Ertelenmesini Teklif Etti
Avrupa Komisyonu, Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğü’nün geçiş döneminin 12 ay ertelenmesi için teklifini 2 Ekim tarihinde sundu. Bu teklif, işletmelerin, bazı AB üye ülkelerinin ve AB’nin ticaret ortağı olan ülkelerin çağrılarına cevap olma niteliği taşıyor. Komisyon, aynı zamanda bir kılavuz belge de yayımlayarak paydaşlara tüzükle ilgili bilgi sağlıyor.
Ormansızlaşma ve orman alanlarının bozulması birçok çevre problemini de beraberinde getiriyor. Ormansızlaşma, iklim değişikliğinin etkilerini artırarak biyoçeşitliliğe karşı bir tehdit oluştururken çölleşme, erozyon, tarımda verimsizlik, sel felaketleri ve sera gazı emisyonlarının artmasına neden oluyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü’ne (Food and Agriculture Organization- FAO) göre 1990 ve 2020 yılları arasında yaklaşık 420 milyon hektar orman alanı tahrip oldu. Bu doğrultuda harekete geçen AB’nin Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğü (EU Deforestation Regulation veya bir diğer adıyla Regulation on Deforestation-free Products-EUDR) 29 Haziran 2023 tarihinde yürürlüğe girmişti.
Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğü, AB piyasasındaki ürünlerin ormansızlaşmaya ve orman alanlarının bozulmasına etkisini önlemeyi amaçlıyor. AB, ormansızlaşmayı ormanların tarımsal faaliyetlerde kullanım için dönüştürülmesi olarak tanımlıyor ve bu tanım kapsamına daha önce doğal afetler nedeniyle ormansızlaşmış ve ardından tarım için kullanılmaya başlanmış alanları da alıyor. Şehirleşme veya altyapı çalışmaları için ormansızlaştırılan alanlar bu kapsamda değerlendirilmiyor. Örneğin, yol yapım için ormansızlaştırılan bir alandan elde edilen keresteler tüzükle uyumlu sayılıyor. Tüzüğe göre, tarımsal faaliyet gerçekleştirilen alanların 31 Aralık 2020 tarihinden sonra ormansızlaştırılmamış olması gerekiyor. Tüzük kapsamına alınan ürünler sığır, kakao, kahve, palmiye yağı, soya, kereste, kauçuk ve sığır eti, mobilya ve çikolata benzeri türetilmiş ürünler olarak sıralanıyor.
Tüzük kapsamında birtakım ürünlerde operatörlere (ilgili ürünleri piyasaya süren, piyasada bulunduran veya ihraç eden gerçek veya tüzel kişiler) özen yükümlülüğü kuralları getiriliyor. Bu doğrultuda, operatörler piyasaya sürülecek ürünlerin tüzük kurallarına göre ormansızlaşmamış alanlardan geldiğini, üretildikleri ülkelerin yasalarına uygun şekilde üretildiğini ve yerli halkın haklarının da bu süreçte korunduğunu kanıtlayacak. AB dışındaki üretici ve ihracatçılara doğrudan yükümlülükler getirilmese de AB operatörleri gereken özeni bu ürünler AB pazarına girmeden önce göstermekle yükümlü olacak. Operatörler, üretim yapılan ülke veya ülkelerin coğrafi konumunu gösteren bir özen yükümlülüğü beyanı da düzenleyecek.
Bu tüzükten yola çıkarak AB’nin ormansızlaşmayla mücadelede yalnızca AB’yle sınırlı kalmayan, sorunla mücadeleye küresel ortakları da katan bir yaklaşım benimsediği anlaşılıyor. Fakat bu tüzüğün birçok paydaşı içermesi, hâlihazırda AB içinde tartışmalar yaratan tüzüğe küresel ve diplomatik bir boyut ekliyor ve AB için işleri hayli zorlaştırıyor.
Tüzüğün Geçiş Döneminin Ertelenmesi Teklifi
2 Ekim’de Komisyon, tüzüğün geçiş aşamasını bir yıl erteleme teklifini sundu. Bu teklif AP ve Konsey tarafından kabul edilirse tüzük büyük şirketler için 30 Aralık 2025, mikro ve küçük ölçekli işletmeler için ise 30 Haziran 2026’dan itibaren uygulamaya koyulacak. Tüzüğün ertelenmesi, buna yol açan gelişmelere bakıldığında pek de sürpriz olarak görülmüyor. Sanayi sektörü, çiftçi grupları, AB üye ülkeleri ve Birliğin ticaret ortakları tüzüğün kendilerine getirdiği yükümlülüklere karşı eleştirilerini uzun bir süredir dile getirmekteydi. Nisan 2023’te gerçekleştirilen AB tarım bakanları toplantısında 12 bakan tüzüğün ertelenmesini savunmuştu. AB dışında ise özellikle Endonezya ve Brezilya gibi bazı ticaret ortakları, ekonomilerinin hatırı sayılır bir kısmı orman ürünlerine dayanması ve birçok küçük işletmenin tüzüğe tabi olması sebepleriyle tüzük hakkında bir kılavuza ihtiyaç duyuyordu.
Tüzük, ormansızlaştırılmış alanlardan elde edilen ürünlerin veya bu alanlar kullanılarak yapılan üretimin takip edilmesini gerektiriyor. Bunun ise işletmeler üzerinde -özellikle de küçük işletmeler- büyük yük oluşturduğu, çünkü hem maliyetli hem de zor olduğu belirtiliyordu. Gelişmekte olan ülkelerin hükümetleri de AB’nin sahip olduğu değerleri kendilerine dayattığı ve bu nedenle uygulamanın adil olmadığı konusunda AB’yi eleştiriyordu. Komisyonun, küresel ortakların kaygılarını dile getirdiği ve AB şirketlerinin de eşit derecede hazır olmadığını kabul ettiğini belirten bir açıklama yapması gecikmede bu eleştirilerin de payı olduğunu göstermiş oldu.
Teklifle beraber yayımlanan kılavuz belgede, ülkelerin sınıflandırılması konusu dikkate değer gelişmelerden biri. Bu sınıflandırma yöntemine göre AB ve BMGK tarafından yaptırımlara tabi olan ülkeler yüksek riskli olarak tanımlanıyor. Tanım, bu ülkelerde değerlendirme yapılmasının zor olduğu gerekçesine dayandırılıyor, fakat bu yaklaşımın ormansızlaşmayla ilişkili olmaması dikkat çekiyor. Ayrıca, çoğu ülkenin düşük riskle sınıflandırılacağı ifade ediliyor. Böyle bir uygulama metodu gecikmeyle beraber değerlendirildiğinde, tüzüğün AB’yi istenilen amaca taşıması için daha fazlası gerekiyor.
Sonuç ve Değerlendirme
Doğa savunucuları tüzüğün geçiş döneminin ertelenmesi konusunda kaygılarını dile getirdi. Teklifin yeşil mevzuatta bir gerileme trendine işaret ettiği konusunda endişeli olan sivil toplum örgütleri, kurtların korunma statüsünün düşürülmesini buna örnek olarak gösterdi. Bu da von der Leyen’in yeşil mevzuat alanında attığı ve atacağını söylediği adımlar konusunda şüphelerin oluşmasına neden oluyor. Eleştiriler yalnızca sivil toplumla sınırlı kalmadı. Çevreden Sorumlu Eski Komisyon Üyesi Virginijus Sinkevicius, tüzükle ilgili çalışmalarda bulunmuş isimlerden biri olarak bu gecikmenin iklim değişikliğiyle mücadelede geri adım olduğunu belirtti. Ayrıca, AB’nin bu adımının uluslararası güvenilirliği ve itibarını zedelediği konusunda da eleştirilerde bulundu. Bazı AP üyeleri de Komisyonun bu gecikmeyi kaçınılmaz hâle getirdiğini belirtti. Tüzüğün uygulanmasına yönelik kılavuz belgelerin yayınlanmasının gecikmesi ve bu nedenle işletme ve ticaret ortaklarının tüzük hakkında bilgi sahibi olamamasının kaçınılmaz olarak uygulamanın gecikmesine yol açtığı ifade edildi.
Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğü’nün hem AB içinde hem de AB’nin küresel ticaret ortaklarında çeşitli tartışmalara sebep olduğu anlaşılıyor. Tartışmalar ve tüzüğün uygulamaya geçmesinin gecikmesi devam ederken ormansızlaşma, dünyada büyük bir problem olmaya, yaşam alanlarını tehdit etmeye ve iklim krizinin yıkıcı etkilerini artırmaya devam ediyor. Bu çatışmaların çözülmesi için ise AB’nin yeşil mevzuattan feragat etmeden paydaşları memnun edecek çözüm önerileri sunması gerekiyor.
Aygen Torun, İKV Uzman Yardımcısı