AB GÜNDEMİ: Avrupa Siyasi Topluluğu ve Moldova Zirvesine Dair Notlar ve Değerlendirmeler
Avrupa Siyasi Topluluğu ve Moldova Zirvesine Dair Notlar ve Değerlendirmeler
Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) siyasi koordinasyon için geçtiğimiz yıl oluşturulmuş ortak bir platform olarak öne çıkıyor. Siyasi koordinasyon ve Avrupalı devletler arasında iş birliği ve dayanışma dinamiklerini pekiştirmeyi amaçlayan AST’nin ikinci Zirvesi, 1 Haziran 2023 tarihinde, Moldova’da gerçekleşti. Kıtanın dört bir yanından liderler Bulboaca kentindeki Mimi Kalesi'nde bir araya geldi. Moldova'nın ev sahipliğinde düzenlenen bu ikinci Zirveye, 27 AB Üye Devletine ek olarak Birleşik Krallık, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Moldova, Ukrayna ve diğer Avrupa ülkeleri katıldı. Toplantıda Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı işgal girişimi başta olmak üzere barış ve güvenlik için ortak çabalar ve Avrupa'nın enerji direnci ve hareketliliği gibi önemli gündemler tartışıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, davetli olmasına rağmen Zirveye katılmadı. Bunun için resmî bir gerekçe açıklanmadı. Ancak yoğun seçim takvimi ve seçimlerin ikinci turunun henüz tamamlanmış olması en önemli neden olarak görülebilir. Bunun yanında son dönemde Rusya ile yakın ilişkiler içinde olunması Rusya’ya karşı bir “gövde gösterisi” olarak adlandırılan bu Zirvede yer almaktan kaçınılmasına da yol açmış olabilir.
Zirvenin Başlıca Tartışma Konuları
Avrupa Siyasi Topluluğu'nun Kişinev'deki son zirvesi 49 Avrupalı liderin katılımı ile gerçekleşti. Zirve, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı karşısında Avrupa'nın birliğinin önemli bir göstergesi olurken Rusya'dan kaynaklanan tehditlere açık bir ülke olan Moldova için de güçlü bir dayanışma mesajı vermiş oldu. Zirvede Ukrayna için güvenlik garantisi, Azerbaycan-Ermenistan Savaşı ve Sırbistan-Kosova gerginliği gibi jeopolitiği ilgilendiren önemli konular yer buldu. Bu konulara ek olarak ülkeler arası güvenlik diyaloğu ve enerji gibi konu başlıklarına da yer verildi.
Liderler Moldova'daki zirvede, çok sayıda ikili ve çoklu görüşmede bulundu. Bunlardan biri de Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış sağlanması amacıyla yürütülen çabalar kapsamında gerçekleşti. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in girişimiyle yürüttükleri müzakerelere Moldova'da devam etti. Üç liderin görüşmesine Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da katıldı. Ayrıca Zirve sırasında son günlerde gerginliğin yeniden yükseldiği Kosova'daki durum da gündemdeydi. Kosova Başbakanı Albin Kurti ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, AST toplantısına katılan liderler arasında yer aldı.
Zirvenin en önemli olaylarından biri ise -hiç şüphesiz- Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Zirveye katılım sağlaması oldu. Geçtiğimiz ay Ukrayna’ya destek istemek için Avrupa’da temaslarda bulunan Zelenski, Moldova’daki AST Zirvesinde de AB ve NATO’dan beklentilerini yineledi. Bu doğrultuda Zelenski’nin ve Ukraynalıların temel talepleri AB’ye tam üyeliğin gerçekleşmesi ve NATO’ya katılımın sağlanması için Ukrayna’ya kolaylık ve destek sağlanması yönünde oldu. Zelenski’nin bir diğer öncelikli beklentisi ise NATO üyeliğine giden yolda Ukrayna için açık bir güvenlik garantisi. Zelenski, NATO Üye Devletlerinden Ukrayna'ya sağlam güvenlik garantileri sağlamalarını ve Litvanya'da yapılacak NATO zirvesinde NATO üyeliği için taahhüt vermelerini istedi. Bu noktada belirtmek gerekir ki NATO 2008'de Ukrayna'nın eninde sonunda üye olacağı konusunda mutabık kalmıştı. Ancak hiçbir zaman kesin bir söz veya zaman çizelgesi sunmadı.
Ukrayna’nın taleplerine dair açıklamalarda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Ukrayna için, NATO’ya tam üyeliğin dışında kalan “özel bir güvenlik garantisi” önerisinde bulundu. Fransa Cumhurbaşkanı "Ukrayna için İsrail'e sağlanan güvenlik ile NATO’ya tam üyelik arasında bir şeyler inşa etmeliyiz" dedi ve Ukrayna’ya somut ve inandırıcı güvenlik garantisi verilmesinin gerekliliğinin de altını çizdi. Fakat Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, mevcut durumda güvenlik garantisi verilemeyeceğini belirten bir açıklama yaptı. Macron’un aksine konuya çok daha ihtiyatlı bir biçimde yaklaşan Şansölye Scholz, güvenlik garantisi için savaşın sonunu işaret etti. Scholz konuşmasında “Üyelik için net kriterler var. Örneğin, sınır çatışmalarınız olamaz” ifadelerini kullandı. Scholz, Ukrayna'nın kendisini savunmasına yardım etmenin bir "görev ve sorumluluk" olduğunu da vurguladı. Fakat mevcut konjonktürde Ukrayna'nın NATO üyeliğini onaylamayacaklarının sinyalini verdi. Aynı hafta Oslo'da Ukrayna’nın güvenlik garantisi talebi üzerine açıklamalarda bulunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise hassas konuyu ele alırken benzer şekilde dikkatliydi. Stoltenberg “Savaş sona erdiğinde, tarihin tekerrür etmemesini, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik bu saldırganlığının gerçekten durmasını sağlamalıyız ve bu nedenle, savaşın bitiminden sonra Ukrayna'nın güvenliğini garanti edecek çerçevelere sahip olmamız gerekiyor. Böylece tarih tekerrür etmez” dedi. Böylelikle NATO Genel Sekreteri de güvenlik garantisi ve olası bir üyelik için savaş sonrasını işaret etmiş oldu.
Scholz'un sözleri, Ukrayna'nın Rusya ile aktif olarak savaş hâlinde olduğu sürece NATO'ya katılamayacağı yönündeki geniş görüşü yansıtıyor. Buna karşın Ukraynalı yetkililer, NATO liderlerinden Kiev'in en azından üyelik yolunda olduğuna dair somut bir siyasi jest yapmalarını talep ediyorlar. Ukrayna tarafının bu beklentisi de NATO içerisinde bir grup Üye Devlet -özellikle de NATO üyesi Baltık ülkeleri- tarafından büyük destek görüyor. Konuya dair konuşan Estonya Başbakanı Kaja Kallas, yaptığı açıklamada, Zelenski'nin mesajını yineleyerek, "İşe yarayan tek güvenlik garantisi NATO üyeliğidir" ifadelerini kullandı. Diğer taraftan Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak da Ukrayna’nın taleplerine destek veren açıklamalarda bulundu. Sunak, Ukrayna'nın hak ettiği yerin NATO olduğunu belirterek, başarılı bir karşı saldırı için Ukrayna’ya ihtiyaç duyduğu desteği sağlamanın da gerekliliğine vurgu yaptı.
Zirvede gündeme oturan bir diğer husus ise Moldova’nın AB’ye tam üyelik süreci oldu. AB, geçen yıl, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının başlamasından yaklaşık 3 ay sonra Ukrayna ve Moldova'ya aynı anda "aday ülke" statüsü vermişti. Zirve sırasında da birçok kez AB tarafından Moldova'ya ve Moldova’nın üyeliğine destek vurgusu yapıldı. Söz konusu destek hâlihazırda Rusya’nın tehdidi altında olan Moldova için oldukça büyük bir önem arz ediyor. Özellikle, Rusya’nın Ukrayna sonrasındaki hedefinin Moldova olduğunun konuşulduğu bir dönemde hem Zirvenin Moldova’da gerçekleşmesi hem de Moldova’nın üyelik sürecine verilen destek Rusya’ya karşı önemli bir gönderme niteliği taşıdı. Zirveden bir gün önce Moldova'ya gelen ve AB'nin bu ülkedeki ortaklık misyonunun açılışını yapan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de 50'ye yakın devlet ve hükümet başkanının Kişinev'e gelmesinin Kremlin'e yönelik çok güçlü bir mesaj niteliği taşıdığının altını çizdi.
Değerlendirme ve Sonuç
Ukrayna'daki savaş ve bunun sonucunda Ukrayna, Moldova ve Gürcistan'ın AB üyelik başvurusunu takiben AB’nin genişlemesine ilişkin tartışmanın yeniden açılması, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Mayıs 2022'de AST'yi kurma önerisine zemin hazırlamıştı. Bu doğrultuda belirtmek gerekir ki AST, Avrupa’nın siyasi ve de güvenlik alanındaki iş birliği için yeni ve de oldukça değerli bir çerçeve oluşturuyor. Özellikle uzmanlar ve bir kesim siyasiler, AST’yi Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşı çıkan tüm Avrupa ülkelerinin ittifakını güçlendirmek için bir fırsat olarak karşıladı. Fakat girişim, olumlu övgülerin yanı sıra zıt tepkileri de tetikledi. Birçok dış politika uzmanı, Fransa'nın AB'nin Doğu Avrupa'daki genişleme umutlarını gölgede bırakacak genel bir kıtalararası diyalog gündemini teşvik ettiğini öne sürerek, girişime şüpheyle yaklaşıyor. Bununla birlikte, Avrupa Konseyi'nin Haziran 2022'de Ukrayna ve Moldova'ya ve perspektifte Gürcistan'a AB aday statüsü verme şeklindeki tarihi kararı, AST’nin AB genişlemesine meydan okuyabileceği veya geciktirebileceği yönündeki endişeleri ortadan kaldıran ve girişim için siyasi desteğin kilidini açan bir atılım oldu. Birleşik Krallık’ın AST’ye katılma kararı da formata siyasi ivme kazandıran bir başka faktör olarak öne çıkıyor.
Moldova’daki AST Zirvesi, hâlihazırda Avrupa’nın içerisinden geçtiği süreç göz önünde bulundurulduğunda olumlu bir tablo ortaya koyuyor. Buna karşın AST, yapısı ve amacı gereği Avrupa içerisindeki sorunları çözebilecek ve ortak bir uzlaşı ve diyalog kültürü oluşturabilecek bir platform olabilme yetisinden -en azından şu an için- oldukça uzakta. Özellikle Ukrayna’nın talepleri konusunda Almanya ve Fransa gibi iki başat Üye Devletinin perspektif farklılıkları, Sırbistan-Kosova ve Azerbaycan-Ermenistan gibi gerilimi yüksek kutupların çatışan çıkarları, platformu daha pasif bir noktada değerlendirmeye sebebiyet veriyor. Fakat AST, Rusya’nın tehdidi altındaki Moldova ve saldırı altındaki Ukrayna için oldukça önemli bir nitelik taşıyor. Bunun yanında hâlihazırda çatışma ve gerginlik ortamı içerisindeki Sırbistan ve Kosova ile Azerbaycan ve Ermenistan sorunlarının tartışılabildiği, bu liderleri aynı masa etrafında buluşturabilen bir platform olarak da değerli ve anlamlı bir niteliğe sahip.
Sonuç olarak, bütün güçlü ve zayıf yanları ve imkân ve kabiliyetleri göz önüne alındığında AST’nin geleceği için şunlar söylenebilir. İlk olarak, AST ilerleyen süreç içerisinde güvenlik diyaloğu için kapsayıcı bir foruma dönüşebilir ve üyeleri arasında güven inşa edebilir. Buna ek olarak krizlerin önlenmesine veya yönetilmesine yardımcı olabilir. İkinci olarak, AST Rusya'nın saldırganlığı ve Ukrayna savaşının nihai sonuçlarıyla başa çıkma konusunda Avrupa çapında istişare için bir platform sunmaya devam edebilir ve bu niteliği ile önemli ölçüde prestij kazanabilir. Ek olarak, özellikle Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) Rusya'nın yıkıcı eylemleri nedeniyle büyük ölçüde çıkmaza girdiği düşünülürse, Avrupa'nın mevcut savaşın ötesindeki siyasi ve güvenlik gündemine ilişkin stratejik bir diyalog için bir mekân işlevi de görebilir. Son olarak, AST, ihtilaflı güvenlik konularını tartışmak ve üyeleri arasında çatışmayı ortadan kaldırmak için faydalı olabilir.
Batuhan Aktürk Tezel, İKV Uzman Yardımcısı