İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
29 HAZİRAN-5 TEMMUZ 2014

AB SAYIŞTAYI AVRUPA BANKACILIK KURUMU VE DENETİM FONKSİYONLARINI DEĞERLENDİREN BİR RAPOR YAYIMLADI

AB Sayıştayı 2 Temmuz 2014 tarihinde Avrupa Bankacılık Kurumu (European Banking Authority-EBA)’nun AB’de bankacılık alanında denetim fonksiyonlarını değerlendiren bir rapor yayımladı. Raporda Avrupa Komisyonu’nun bankacılık sektörüne ilişkin mevzuat düzenlemeleri ve Avrupa Bankacılık Kurumu’nun kurulması mali krize karşı atılmış önemli adımlar olarak nitelendirildi. EBA’nın, bankacılık sektörünün yeni düzenleme ve denetleme yapısını oluşturulmasına katkıda bulunduğu, ancak mali kaynakları ve hukuki gücünün sınırlı kaldığı belirtiliyor. Raporda, EBA’nın yetkilerinin kısıtlı olduğu, denetim, karar alma ve uygulama yetkisine sahip olmadığı, ancak yeni Tek Denetim Mekanizması kararı ve ilgili mevzuat düzenlemeleriyle AB bankacılık sisteminin denetiminde önemli aşama kaydedildiği belirtiliyor.

2011 ve 2013’ün ilk yarısına kadar geçen dönemin değerlendirildiği Sayıştay raporunda, ekonomik ve mali krize karşı, öncelikle mali kurumlara güvenin sağlanması için acil önlemler alındığı, bunu mevzuat ve denetime yönelik reformların gerçekleştirilmesinin takip ettiği ifade ediliyor. Avrupa Bankacılık Kurumu ulusal denetim kurumlarının çalışmasını kolaylaştıran ve koordine eden kurum olarak sınır ötesi denetimin geliştirilmesine katkıda bulundu. Bununla birlikte bankaların günlük denetimi ulusal bankacılık denetim kurumları tarafından gerçekleştiriliyor ve EBA mali kurumlara doğrudan erişemiyordu. EBA’nın denetime ilişkin kararların alınması ve uygulanması ve ulusal bankacılık kurumları arasındaki sorunların çözümlenmesinde yetkisi bulunmamaktaydı. EBA aynı zamanda bankalara yönelik stres testlerinin uygulanmasında da sınırlı yetkiye sahipti. Üye ülkelerin bankacılık denetim kurumları aracılığıyla ortak denetimin sağlanması sınırlı düzeyde kalıyordu ve ulusal kurumlar risklerden çok, prosedürlerin tartışılmasına yoğunlaşmışlardı.

Sayıştay üyelerinden ve aynı zamanda EBA’ya ilişkin raporu hazırlayanlardan biri olan Milan Martin Cvikl, EBA’nın şekillenmekte olduğunu bununla birlikte bankaların sınır ötesi denetimi ve AB bankalarının değerlendirilmesine yönelik olarak birtakım kırılganlıklarının bulunduğunu belirtti. EBA, AB’de bankacılık sisteminin daha iyi koordinasyonunun sağlanması amacıyla 2011’de kuruldu. Avrupa Merkez Bankası’nın Kasım 2014’ten itibaren Tek Denetim Mekanizması kapsamında bankalar üzerinde merkezi denetim görevini üstlenecek olması da bu yeni durumla birlikte EBA’nın, bankaların denetimindeki yerinin gözden geçirilmesini gerektiriyor. Avrupa Komisyonu’nun İç Pazar’dan sorumlu üyesi Michael Barnier, Tek Denetim Mekanizması’nın kurulmasının EBA’nın faaliyetlerini etkilemeyeceğini belirtti. Sayıştay ise EBA’nın rol ve sorumluluklarının netleştirilmesinin temel teşkil ettiğine işaret ediyor.

Kasım 2014’ten itibaren Avrupa Merkez Bankası, Avro Alanı ve sisteme dâhil olan diğer AB ülkelerinde bankacılık sektörünün denetimi yetkisine sahip olacak. Tek Denetim Mekanizması, Avrupa Merkez Bankası ve EBA arasında işbirliği ve Avrupa Merkez Bankası’nın tek denetim mekanizmasının bütününden sorumlu olmasını gerektiriyor. Teknik standartlar geliştiren EBA’nın bu görevini, elde etmiş olduğu uzmanlıkla birlikte sürdürmesi öngörülüyor. Ancak rolü, ulusal denetim kurumları arasında koordinasyonun sağlanması ile sınırlı olan EBA’nın gelecekteki görevi üzerinde bazı soru işaretleri bulunuyor ve ulusal denetim kurumları üzerinde karar alma yetkisi sınırlı bulunuyor. Bu nedenlerden ötürü EBA ve Avrupa Merkez Bankası’nın yetkilerine ilişkin belirsizlik ve iki kurumun görev ve yetkilerinin çakışması riski bulunduğu belirtiliyor. Sayıştay raporunda yer alan tavsiyeler arasında, bu soruna ilişkin olarak bankacılık alanında AB çapında denetim rollerinde açık bir ayrımın ve her iki kurum ile ulusal bankacılık denetim kurumları arasında hesap verebilirliğin sağlanmasının gerektiği yer alıyor. Tüm bunların da mevzuat düzenlemeleri ve mutabakat zabıtlarıyla düzenlenmesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca ilgili kurumlar arasında işbirliği ve bilgi alışverişi ile uygulamaya geçiş dönemine önem verilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.